Perşembe , 28 Mart 2024
Home / Dünya / SEKİZ MART VESİLESİYLE! Kemal Bilget

SEKİZ MART VESİLESİYLE! Kemal Bilget

SEKİZ MART VESİLESİYLE

Bugün sekiz Mart. Bugün Emekçi Kadınlar Günü. Tüm emekçi kadınların EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ kutlu olsun.
Biliniyor ya, ben yine de giriş niyetine yazayım. Genel anlamda kadınlar günü değildir bugün. Sermayeyle ve sömürüyle ilgili ve ilintili kadınların Sekiz Martla hiç bir alakaları yoktur. Yoktur çünkü; 1857 yılında ve ABD’de yanarak ölüme terkedilenler TEKSTİL İŞÇİSİ KADINLARDI. Yüzyirmi kadar kadın işçi güvenlik güçlerinin ablukası altında alevlere yenik düştüler. Tıpkı Sivas Madımak ötelinde aydınların yakılması olayında olduğu gibi. Burjuvazinin her türünün Sekiz Martın özünü bozmasına emekçi kadınlar izin vermemelidirler. Sizin olan size ait kalmalıdır derim özetle.
Bu kutlama ve hatırlatma girişinden sonra, son günlerde kafama takılan bir soruyu herkeslere sorarak yazmayı sürdüreyim. Rusya – Ukrayna savaşının karar vericileri arasında acaba kadınlar varmıdır; varsa oranları ne kadardır; savaş kararına muhalefet şerhi koyan erkek sayısı mı, kadın sayısı mı daha çoktur? Biliyorum, herkeslerde bilir; eğer savaşın karar vericileri arasında kadınlar varsa bile, o kadınlar sermayenin emrindeki kadınlardır. Bu kimliklerine rağmen savaş kararına muhalefet etme olasılıklarını ben yine de düşünüyorum. Çünkü kadın olmak, özellikle anne olmak, yanlarındaki erkeklere göre yine de bir ayrıcalıktır. Öyle düşünüyorum. Sesli düşündüklerimi yazmayı sürdüreyim.
Sümer yazıtlarına göre yuvarlak rakamla sekiz bin yıldan buyana, Göbeklitepe kalıntılarının tarihlemesine göre ise onüç bin yıldan beri ailenin, her düzeydeki alt sosyal birimlerin, her türden devletin ve her türden özel mülkiyetin yönetimini erkekler ellerinde bulunduruyorlar. Yani bunca zaman karar vericiler erkeklerdir. Her türden yönetme yetkisi; aynı zamanda kararlar alma ve uygulama yetkisi demekte olduğuna göre, bilinen tarih içerisindeki tüm savaş kararlarının ve uygulamalarının olduğu kadar, insanlığa ve doğaya karşı işlenmiş tüm suçlarının sorumluları belli değil mi.
Bir hatırlatma daha: Savaş gibi büyük suçlar hep kollektif akıl ve karar ürünüdür. Kollektif karar vericiler diyerek anlatmak istediğim yalnızca devlet yöneticileri de değildir. Her büyük suç kararının aktif veya pasif sosyal yapı içerisinde mutlaka destekçileri vardır. Ve teredütsüz söyleyeyim, o destekçilerin de yüzde doksan dokuzu erkelerdir. Uzatmadan, derinlere dalmadan sıralayayım.

  • İlk kimlerle kimler arasında yapıldığını bilmediğimiz savaştan Rusya – Ukrayna savaşına gelinceye kadar yerküremizde yaşanmış irili ufaklı tüm savaşların karar vericileri ve uygulayıcıları erkeklerdir. Açık ki,yaşanmış toplam savaşların yarattığı tüm yıkımlardan da özel mülkiyet adına yetki kullanan erkekler sorumludurlar.
    -Savaşın başka biçimleri olan soykırım, işgal, ilhak, sömürgeleştirme, asimile etme vb.leri de insanlığa karşı işlenmiş suçlardandır. Uzağa gitmeden yazalım. Son yüz küsür yıl ve TC. Sınırları içerisinde yaşanmış Ermeni, Rum, Kürd, Süryani, Ezidi, Alevi ve Hiristiyan kırımlarında kadın karar vericiler yok gibidir.
  • İşkence insanlık suçudur, bilinir. Yani en ağır suçlardandır. Yoğunluğunda farklılıklar elbette vardır ama, tüm devletlerde işkence uygulandığını da herkesler bilir.Türkiye işkence hanelerinde işkence görmüş tüm işkence mağdurlarına sorulsun; kadın işkenceci istisna denecek kadar azdır. Olan o istisnaların çoğuda yardımcı personal durumundadırlar. Ve o çoğunluk erkek karar vericilerin zoruyla o mekanlarda çalışmak zorunda bırakılmışlardır.
    -Dünyamızı tüm canlıları ile birlikte yoketme gücüne sahip nükleer silahların yapımı, depolanması ve kullanılması kararı da kadınlara ait değildir. Hiroşima ve Nagazaki’deki yıkımlarada, Çernobil ve Japonya’daki nükleer santral kazalarında ve en son Ukrayna’da kenarından dönülen tehlikede görüldüğü ve yaşandığı gibi bu büyük tehlike hemen kapımızın önünde duruyor. Bu suçun suçlularının kimler olduğu belli değil mi?
    -Ozon tabakasını delenler, kar hırsı uğruna doğayı tahrip edenler, iklim krizini yaratanlar, kuraklık ve susuzluk tehlikesini getirip insanlığın önüne koyanlar, yaşamımızın her alanını plastikle dolduranlar, besinlerin dokusuyla oynamayı plastik pirinç üretmeye kadar götürenler, sağlığımızı hiçe sayanlar diye uzatacağımız suçlar listesinin sahipleride elbette erkeklerdir.
    -İnsan emeği sömürüsünü azamiye çıkarmakta behis görmeyenler, dünyanın zenginliklerini yalayıp yutanlar, üstelik üretilenlerin – gıda sektörü başta olmak üzere- dörtte birini çöpe dökmekten çekinmiyorlar.
    -İnsan aklının gelişmesini tekelci sermayenin çıkarları ile sınırlayanlar da onlardır. Bilime, tekniğe ve sanata karşı işledikleri suçlar saymakla bitmez.
    -Daha güncel, daha yakından ve yüzde yüz verilerle belgelenemese de, herkesce gözlemlenebilir bir gerçekliği hatırlatalım bu vesileyle. Türkiye bir suç cennetidir. Suç işleme oranı olarak Dünyada ilk sıralarda olunduğu kesin. Her üç dört yılda bir hapishaneler dolup taşıyor. O nedenle TC sık sık af veya infaz indirimi uygular. Tutuklu ve hükümlülere yatacak yer kalmaz çünkü. Benim demek ve anlatmak istediğm asıl mesele ise şu: TC cezaevlerinde kadın tutuklu ve hükümlü sayısı çok çok azdır. Yani bırakın büyük büyyük suçları ve dünya örneklerini. TC. Sınırları içerisinde ve adli suç olarak kadınlar suç işlemez denilebilir bir durum vardır. Kastım siyasi tutuklu ve hükümlüler değil. İlçe cezevlerinde ikiyi üçü, illerde onu onbeşi geçmez adli suç işlemiş kadın sayı. Dört ayrı ceazevlerinde kalmış kadın arkadaşlarıma sorup teyt ettirdim sayıları. Sekiz ayrı mahpus damında yaşamış birisi olarak kendi gözlemlerim var. Örneğin; Türkiye’nin en büyük mahpus damıydı eski Sağmalcılar cezaevi. Beşbin kişilikti. Kadınlara yalnızca bir koğuş ayrılmıştı. O koğuşa bitişik nizam ranza yerleştirilse dahi azami ikiyüz kişi sığdırılabilirdi. Yani yaklaşık yüzde dört gibi bir sayı. Yani nereye bakarsanız orada suç işleyen erkeklerdir.
    -Ve bence erkek egemenliğinin tarih boyunca işlediği en büyük suç kadınlara karşı işlediği suçtur. Toplam yaşananları KÖLELİKTEN MODERN KÖLELİĞE diye özetleyebiliriz.
    Sonuç: Her bakımdan “cennet” olan yerküremizi “ cehennem”e çevirenler; mülkiyete, sermayeye ve devletlere eğemen olan erkeklerdir. Elbette sayılan katagoriler dışında kalan erkeklerin aktif veya pasif desteği eşliğinde. Bu cehennemleşmeye katkı sunan kadın sayısı çok çok azdır. İnsanlığa ve doğaya karşı suç işlemeyen emekçi kadınlara selam olsun. 8 Mart 2022

Diğer Başlıklar

30.YILINDA MADIMAK KATLİAMININ UNUTMADIK! XETA SOR

Yılında Madımak Katliamını Unutmadık! 2 Temmuz 1993, TC devletinin katliamlar serisine bir yenisinin eklendiği, kara …

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN-6- Remzi BİLGET

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN Bitmiyor Ölümlerimiz! Ağlamak nedir, gözyaşı ne ola? Ya da kuruması …

FIRSAT KARGALARI! Samet ERDOĞDU

FIRSAT KARGALARI 10 sene önce politik meteorolojide benim hava tahmini göstergem Öcalan idi. Ona bakarak …

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN-5- Remzi BİLGET

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN Ölüyoruz Birer Birer!.. Sabah olmuş sofranın başına toplanmışız, kahvaltı yapmaktayız. …