Halil Çavgun, Salih Kandal Ve M. Emin Yavuz’un Anılarına!..


“Bayram değil seyran değil, eniştem niye beni öptü.” Sahi Devlet Bahçeli neden biz Kürtleri “öpüyor ?” Bu çok boyutlu bir eylem. Türklerin en ırkçı, en milliyetçi, en Kürd ve sosyalist düşmanı bu zatın çıkışı üzerinde bir milyon kez düşünmek gerekiyor. Bu zatın bu davranışında Kürdistan’a özgürlük ve Türkiye’ye demokrasi beklemek öküzün altında buzağı aramakla eş anlamlıdır. Bahçeli’nin çıkışı hayre alamet olabilir mi? Ben bundan bir hayır göremiyorum. Alamet hiç görmüyorum. Bazı iyi niyetli arkdaşlar ve dostlar diyor ki, “geniş düşünmek gerekir, sen dar düşünüyorsun. Biz bir bütün olarak Türkiye’yi demokratikleştirmeyi amaçlıyoruz. Kürtler’de bu demokrasi ortamında haklarına kavuşacaktır. Biz temel hak ve özgürküklerimizi tartışma ve pazarlık konusu yapmayız”. Bir anımsatma : “Cehenemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir” unutmayalım. Başka bir dost da diyor ki, bu pazarlık değil, müzakeredir” diyor. Ala !.. Kürt ve Kürdistan sorunu “demokrasi sorunu” değildir; Kürtlerin ve Kürdistan’ın sorunu ulusaldır. Yani kendi kaderini kendi tayin hakkıdır. Ya da self determinizim! Bundan sonra demokratik devrim. Bu ikisi ayni sürecin unsurları ve ayrılmazı olsa da, sömürgecilikten kurtulmakla demokrasi sorunu gerçekleşir. Demokrasi sorunu, devlet sorunudur. Demokrasi bir devlet yönetme biçimidir. Demokrasi sorunu devleti olan ulusların veya halkların sorundur. Devleti olmayan bir halkın demokrasi mücadelesi “yeldeğirmenleriyle savaş”tan farksızdır.
Bu arada izninizle bir anımı aktarayım. Yıl 1976. Kürdistan ve Türkiye devrimcilerin tartıştığı güncel konulardan biri sömürge, yarı sömürge ve faşizmdı. Bu kavramlar ayrılıklara bile neden oluyordu. 1976’nın yazı idi. “Kürdistan Devrimciler” olarak Hilvan’da kendi içimizde tartışıyoruz. Ben iki kavramda netleşememiştim ve cevap arıyordum. “Yeni sömürgecilik ile Kürdistan’da neden faşizm yok diyoruz.” Arkadaşlar, beni ikna edemiyorlardı. Hilvan devrimcilerinin doğal lideri olarak kabul gören Halil Çavgun, bana; “Apo yakında Hilvan’a gelecek sorularını Apo’ya sor. O sana doyurucu cevap verir” dedi. Apo ( Abdullah Öcalan) 1976 Ağustosta Hilvan’a geldi. Bu ilk gelişi değildi. Ama K.D grubunun lideri olarak sanırım ilk gelişi idi. Neyse uzatmayalım. Apo ve bir grup arkadaş ile Ziyanın Kahvesi olarak bilenen kahvede buluştuk. Ben gittiğimde çay, peynir ve taze fırın ekmeğiyle kahvaltı yapıyorlardı. Sohbet arasında fırsat buldum ve Apo’ya ilk sorumu sordum. Dedim ki, ” Türkiye’de faşizm var diyoruz ama neden Kürdşstan’da faşizm yok diyoruz?” Apo şu cevabı verdi :”Faşizm bir devlet biçimidir. Bizim devletimiz yok. Bizde faşizm olmaz ama faşist sömürgecilik olur”. Bu kısa cevap beni ikna etmişti. Ancak yeni sömürgecilikle ilgili soruyu soramadım. Evet nereden nereye… Sonuç olarak faşizm ile mücadele bir demokrasi sorunudur. Faşist sömürgecilikle mücadele bir ulusal kurtuluş sorunudur. Yani sapla samanı karıştırmamak gerekiyor. Değil mi? Umarım durum anlaşılıyor. Anlayana “sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.” Selam ve sevgiler.
19.11.2025
Denge Kürdistan Denge Kürdistan