Kürdistan kendi kusurlarını erdem sayıp bunları yücelterek kendine ve çevresine ihanet eden, bu yüzden de mücadele etmek için yola çıktığı düşmanın kucağına düşüp, onun oyuncağı haline gelen gafil önderlerle doludur. Düşman bu temel kusuru fark etmiştir; o yüzden daima buna oynamıştır. Kürdistan’da akılsızlığı yaygınlaştırmak, aklın yerini imanla doldurmak.Mam Celal’in sık sık kullandığı bir sözünü bir kez daha aktarayım: Mealen <<Biz Kürtlerin her şeyimiz var. Ama çok önemli bir eksiğimiz var: Akıl. Bizim aklımız noksan.>> Samet ERDOĞDU
Düşmanının her sözü, davranışı, eylemini titizlikle çözümlemeden onunla mücadelede üstün gelmek imkansızdır. Artık sadece Türk devleti olmakla da kalmayıp, YENİ TÜRKİYE, yani esasen TAYYİBİSTAN ya da cermenik dillerde dendiği gibi TAYYİBLAND haline gelen emperyalist – sömürgeci TC devleti sözkonusu olduğunda onun her yaptığından ve yapmadığından, söylediğinden ve söylemediğinden, kısacası her şeyinden şüphe etmek esastır.
Kusurunu marifet sanıp onunla övünmek, gerçeği olduğu gibi değil sandığı ya da inandığı gibi görmek ve göstermek, yaptıkları ve söylediklerinin yanlış, hatalı, ayıp, özürlü hatta kriminal olduğunu fark ettiğinde bile onları üstlenip düzeltmek için üzerine gitmemek Kürdistan’da kökleri oldukça derinlerde yatan ve Kürt toplumunun oldukça yaygın kesimlerini keskin bir çizgi gibi yaran ciddi bir zaaftır.
Kürdistan’ın temel problemi islamiyetin ona işlediği bir özellikten kendini kurtaramaması; aklı, bilimi, gerçeği değil; kanıları, inanları, illüzyonları esas alması; beyni çok az, yüreği gereğinden aşırı kullanmasıdır. İnanmak istediğini gerçeğin yerine koymak, sandığını olguların özü gibi görmek, her şeye sübjektif anlam ve içerik yüklemek, gönlüne göre çarpıttığı, içini boşalttığı, özünü tahrif edip yerine kendi yanılgılarını yerleştirerek Nasreddin Hoca’nın leyleğine çevirdiği hakikatın yerine ikame ettiği acaipliği herkese yutturmaya çabalamak işte bu akıldan uzaklığın iflahsız sonuçlarıdır.
Bu yaklaşımın sahibi her ne yapsa <<iyi niyet>>le yapar; böyle yaptığı için de onu doğru, gerekli, iyi, yerinde davranış olarak kabul eder. Olmadığını anladığında da gene kendi <<niyet>>ine sığınır. Kötü bir şey yapmak istememiştir; amacı iyidir, kutsaldır, yararlıdır, gereklidir, en azından mecbur kalmıştır. Öyle olunca da asla kabahat üstlenmez; çok sıkışırsa onu üstlenecek, ya da sorumluluğu üzerine atacak kimse arar; bulamazsa bu kez hatasını kınayan, eleştiren, sorgulayan kimselere yıkmaya çalışır; bunu da yapamazsa, eğer bu türden kimseler yakınında, etrafında bulunuyorsa onlardan kurtulmaya, bunun için de onları karalamaya, gözden düşürmeye çalışır. Kısacası bir kez daha gerçeğe ihanet eder.
Kürdistan’da ihanet işte budur. Akla, hakikate, vicdana, etiğe, bilime ihanet. Bu davranış tarzı her türlü harisliğin, putlaştırmanın, yozlaşmanın, çürümenin başlangıç noktasıdır.
Kürdistan kendi kusurlarını erdem sayıp bunları yücelterek kendine ve çevresine ihanet eden, bu yüzden de mücadele etmek için yola çıktığı düşmanın kucağına düşüp, onun oyuncağı haline gelen gafil önderlerle doludur. Düşman bu temel kusuru fark etmiştir; o yüzden daima buna oynamıştır. Kürdistan’da akılsızlığı yaygınlaştırmak, aklın yerini imanla doldurmak.
Mam Celal’in sık sık kullandığı bir sözünü bir kez daha aktarayım: Mealen <<Biz Kürtlerin her şeyimiz var. Ama çok önemli bir eksiğimiz var: Akıl. Bizim aklımız noksan.>>
Kulakları çınlasın, bunu bana anlatan Güney Kürdistanlı işçi Goran kendisi de <<neyimiz yok ki diyordu, toprak dersen toprak, su dersen su, dağ dersen dağ, güneş dersen güneş, cesaret dersen cesaret, yürek dersen yürek….>>
Değerli Osman Aydın ağabey de Kürdistan bayrağındaki beyaz rengin aklı temsil ettiğini söylemişti.
Akıl, ama hangi akıl. Türlü türlü akıl var. Puşt akıl, subjektif akıl, xırxız aklı, serseri aklı, tarikat aklı vs. vs. Bize lazım olan bilimsel akıl, bilimsel sosyalist akıldır…
Bu aklın temel okulu Marxizm – Leninizmdir. Komünizm yoluyla Kürdistan’ın makus kaderini değiştirmek, onun sosyal ve ulusal boyunduruktan kurtulup kendi bağımsız, sosyalist, özgür ve demokratik ülkesini kurmak isteyen yeni kuşak Kürt komünistlerinin eğilip pınarından kana kana içecekleri su, işte bu berrak, katışıksız sudur. Sakın ha sakın, komünizmi 21. Yüzyıl komünizminin ideoloji ve teorisini ürettiğini iddia eden yarım akıllı tiplerin zırvalarından ibaret kokuşmuş derelerden içerek sindirmeye kalkışmayın. Bu dereler sosyalizmin bir bilim olarak tezahür ettiği andan itibaren onun yakasına musallat olmuş parazitlerin zamane artıklarının dereleridir. Onu birer laik tarikat şefinden farkları olmayan sahte peygamberlerden, ikinci, üçüncü şahıslardan değil; öz kaynaklarından öğrenin; bu bilimle, bu akılla, bunun metotlarıyla kendinizi teçhiz edin.
Sağlam akla sahip olduğunuzda kazanmak için şart olan en temel silaha sahip olursunuz.
Kaynak: Merdo MOZ’un Facebook sayfasından alınmıştır.