Perşembe , 28 Mart 2024
Home / Güncel / Hüseyin İŞLİ’nin Newroz Konuşması

Hüseyin İŞLİ’nin Newroz Konuşması

H. İşli yoldaşın KKP Merkez Yayın Organı DENGÊ KURDİSTAN tarafından 24 Mart 2019 günü Zürich’de gerçekleştirilen Newroz etkinliğinde yaptığı konuşmanın metnini yayınlarken halkımızın Newroz’unu bir kez daha kutluyoruz. – Redaksiyon

“Aranızda olmayı isterdim. Ama bu olanağa sahip degilim. Hepinizin kalbinin Diyarbakır’da attığını biliyorum. Sizlere haylaz çocukların gözlerinden, asi kızların direncinden, yaşlıların kederinden ve delikanlıların öfkesinden süzülmüş bir Diyarbakır selamı gönderiyorum. Yolunuz – yolumuz ışıklı olsun… Newroza we pîroz be.” E. Alataş

Demirci Kawa’dan başlayarak en son toprağa düşenlere kadar tüm kahramanlarımızın önünde saygıyla eğiliyorum. Dünyanın her tarafında ve bütün Kürdistan’da ulusal kurtuluş için mücadele sürdüren bütün savaşçılarımızı selamlıyorum.

Kalbi Kurdistan ve Anadolu için çarpan saygıdeğer misafirlerimiz;

Değerli parti ve kurum temsilcileri ve bu Newroz kutlamasına emek ve değer katan sevgili sanatçı ve müzisyen dostlarımız;

Ve bu Newroz kutlamasında büyük emekleri olan kadın yoldaşlarım;

Hûn hemû xêr hatin.

Günler ağır ve ölüm haberleriyle günlere başlıyoruz. Düşman o kadar barbar ki; diktator Tayyip Erdoğan 2018 Haziran seçimleriyle kuramsallaştırdığı faşist rejimini devam etttirebilmek için Osmanlı atalarından devr aldığı zulüm mirasıyla faşist devlet çarkını en hunhar bir tarzda işletiyor. Millet vekillerimizi ya zindana atarak ya da sürgün ederken; yüze yakın belediyeyi işgal ederek yerlerine kayyum atadı. On binlerce devrimci demokratı zindanlara doldururken bu olup bitenleri yazmasınlar diye yüzlerce gazeteci ve yazarı cezaevlerine yolladı. Bu da yetmedi KHK’lerle memurları, isçileri, akademisyenleri işinden atarak onları açlıkla terbiye etmeye başladı. Basını susturdu; demokratik muhalefetin önünü kapatmak ya da içini boşaltmak üzere her türlü tedbiri uygulamaya geçirdi.

İçerde bunları yaparken; TC sınırları dışında Kurdistana Rojava’da Carablus’u, El Bab’ı, Azez ve Efrin’i işgal ve ilhak ederek kendisine bağlı uydu yönetimler kurdu; Kürtleri yerlerinden sürerek bu bölgenin demografik yapısını değiştirmeye ve ekonomik değerlerine el koymaya başladı.

Şimdi de önce Minbic’i ve giderek Kürdistan’a Rojava’nın tümünü işgal etmek; oradan da Kerkuk ve Musul’a uzanarak Güney Kurdistan’ı işgal etmek hazırlığı içerisinde. TC devleti başta Kandil olmak üzere Kürdistan’ın diğer parçalarına yaptığı saldırılarda gerici faşist İran sömürgecileriyle de işbirliği yapıyor. Bu da yetmiyor İŞİD gibi beslemeleri eliyle, işte Hollanda’da olduğu gibi, faşist teröristlerini Avrupa’ya da ihraç ederek kanlı eylemler tertiplettiriyor; böylelikle, tıpkı Hitler ve Musolini gibi, bütün insanlığa gözdağı vermeye ve boyun eğdirmeye çalışıyor.

Ancak her şey Faşist Erdoğan için güllük gülistanlık değil. TC ekonomisi çatırdıyor; TC devleti, tarihinin en ağır ekonomik krizi içerisine yuvarlanmış bulunuyor. Kriz siyasal, sosyal, kültürel tüm alanları kapsayan genel bunalım halinde seyrediyor. Faşist diktatörlük kendine meşruiyet sağlamak için ne kadar çırpınırsa çırpınsın; bunu başaramıyor. Toplumun büyük çoğunluğu diktatörlüğe karşı öfke ve tepki besliyor. Kitlelerin öfkesi sokağa taşıyor: KHK’lılar direniyor, işçi grevleri çoğalıyor, daha kararlı hal alıyor; zindanlarda tutsaklar kararlılıkla direnmeye devam ediyor; 730 haftadır direnen Cumartesi Annelerinin direnişi devam ediyor; yerel seçimlerin şamatası altında gözlerden gizlenmeye çalışılan halk öfkesi çığ gibi büyüyor. Erdoğan ve şürekası kendilerini muhtemel halk ayaklanmalarına karşı hazırlıyor; sık sık ”iç savaş” korkularını dile getiriyor. Anadolu’da rejimi tehdit eden güçlü bir dalga yükselirken; TC saldırısı altındaki Kuzey, Güney ve Batı Kürdistan’da halkımızın direnişine de baş eğdirilemiyor. Halkımız bu gerçeği Newroz vesilesiyle her yerde açıkça sergiliyor.

Faşist Erdoğan rejiminin durumu böyleyken, emperyalist suç ortakları da Ortadoğu’da, Yemen’de, Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da tezgahladığı halkları birbirine kırdırma siyasetini devam ettiriyorlar. Bu siyaseti şimdi de elinde kimyasal ve nükleer silahlar bulunduran Hindistan ve Pakistan’ı birbirine karşı kışkırtarak takip ediyorlar. Emperyalist haydutlar aynı politikaları Afrika’da ve Latin Amerikada sahnelemeye çalışıyorlar. Bakınız normal seçimlerle iktidara gelmiş olan Venezuela yönetimini bir darbe ile devirerek oradaki Bolivarcı geleneği bitirmek ve kendilerine tam bağımlı bir uydu iktidar kurmak istiyorlar.

Çünkü dünyayı kendi aralarında paylaşmış olan emperyalist haydutlar kār ve kana doymuyorlar; bundan dolayı da kendilerine muhalif güç istemiyorlar. Dünyada kurdukları sistemlerini, değneksiz köye giren köpekler gibi, sürdürmek istiyorlar.

Ama emperyalist haydutların bütün barbar saldırılarına rağmen 2019’a girerken dünyanın doğusunda, Hindistan’da, beş milyon emekçi kadın ayağa kalkarak patriyarkayı ve kapitalist somürü ve zulmü protestonun ateşini yaktılar. Akabinde komünistlerin ve sendikaların öncülüğünde 200 milyon işçi ve emekçinin genel grevini izledik. Fransa’da ve pek çok ülkede ”Sarı Yelekliler” ayağa kalktılar. Devamında Macaristan’da, Sırbistan’da, Tunus ve Cezayir’de kitlesel direnişlere sahit olduk. Yine, gezegenimizin ekolojik dengesini bozan kapitalist haydutlara karşı dünya ölçeğinde milyonlarca genç protestolarla dünyamızın geleceğine sahip çıkıyor ve bizlere umut veriyorlar. Paris komünarlarının torunları, sırtlarındaki sarı yeleklerle, her hafta sonu sokağa çıkarak kapitalist sömürücülere dur demeye devam ediyorlar.

İşte böylesi bir atmosferde sömürgeci Türk devleti faşist yönetimini köklestirmek ve kurnazca bir oyunla rejimini yeniden onaylatmak istiyor. Biz Kürdistan komünistleri olarak herkesi bu oyuna düşmemek konusunda uyardık; ama ikna edici olamadık; anlaşılan devrimci demokratik güçlerin ikna olmaları için daha bir dizi acı deneyden geçmesi gerekiyor. Bunu dikkate alıyoruz ve henüz ikna olmamış devrimci güçlerden ayrı durmamak için bu seçimde de Kurdistan’da halklarımıza diyoruz ki oylarımızı kayyumlarla isgal edilmiş belediyelerde HDP’nin devrimci adaylarını destekleme doğrultusunda kullanalım; hem Kürdistan’da hem Anadolu’da ise hiç bir burjuva partisine oy vermeyelim. Varsa bağımsız yurtsever, devrimci adaylara destek sunalım. Fakat bir kez daha vurguluyoruz: seçimler var olma – yok olma sorunu değildir; ölüm – kalım sorunu değildir.

Evet sevgili yoldaşlarım,

Komünistler, devrimciler, yurtseverler her dönemde toplumun vicdanı olmuşlardır. Kürdistanlılar 70’li yıllardan bu yana Amed’de, Ağrı’da seçimler kazandılar. Bizim geleneğimiz Antep’te, Adıyaman’da, Malatya’da, Adana’da, Tokat’ta seçimlere burjuvaziden her bakımdan bağımsız sosyalist adaylarla katıldı. Daima bağımsız sınıf çizgisini izleyerek burjuvazinin bütün politikalarını halk kitlelerine anlatarak sınıf savaşını büyütmeye çalıştı. Bu gün izleyeceğimiz tavır da budur. Bundan dolayı halklarımıza diyoruz ki, burjuvazinin bütün partileri geçmişte yaşanmış Ağrı’nın, Zilan’ın, Koçgiri’nin, Dersim’in, Çorum’un, Sivas’ın, Maraş’ın; Roboski’nin vebalini üstlerinde taşıyorlar. Bu gün de zindanlara atılan milletvekillerimizin, belediye başkanlarımızın, gençlerimizin, gazetecilerin, KHKlerle ekmeğinden olan emekçilerin ve bu gün en doğal insani talepleri icin açlık grevinde olan özgürlük savasçılarının çile ve mağduriyetlerinde bütün burjuva partilerinin suç ortaklığı vardır. Kadınlarımıza her gün daha fazla ölüm ve şiddet getiren bugünkü islamcı faşist rejimin bu noktalara gelmesinde hepsinin direkt ya da dolaylı payı vardır. Bu nedenle sömürgeci Türk devletinin iktidardaki faşist partilerine ve onların koltuk değneği burjuva partilerine oy verme.

Bu hafta Kürdistan’ın bütün parçalarında halkımız kadın, erkek, genç, çocuk, yaşlı alanlara çıktılar; kırlarda çiçekli, çimenli meydanlarda, kentlerdeki alanlarda, caddelerde en güzel giysileriyle zılgıtlar çekiyorlar; salonlarda, sahnelerde geceler düzenliyorlar. Halkımızın ölmediğini, ölmeyeceğini, özgürlük ateşinin sönmediğini, sönmeyeceğini haykırıyorlar. Gençlerimiz Newroz ateşleri üstünde atlıyor. Sömürgeci faşist TC ise bir yandan halkımızın eylemlerini bastırmaya, bir yandan çarpıtmaya çalışıyor. Ama boşuna. Bugüne kadar başaramadıklarını bundan sonra da başaramayacaklar. Halkımızın kısa süre önce Güney Kürdistan’da taş ve sopalarla Türk tanklarının üzerine çıkarak Türk üssünü nasıl harap ettiğini herkes gördü. Halkımız ulusal birliğini gerçekleştirdiği zaman kurtuluşunu sağlayabileceğini biliyor.
Bu duygularla bir kez daha Newroz hepimize, halkımıza kutlu olsun.

Bijî Newroz, Bijî Kurdistan’a Azad û Demokratîk, Bijî Sosyalîzm! Bimre Koledarî!

24 Mart 2019

Hüseyin İŞLİ

Diğer Başlıklar

30.YILINDA MADIMAK KATLİAMININ UNUTMADIK! XETA SOR

Yılında Madımak Katliamını Unutmadık! 2 Temmuz 1993, TC devletinin katliamlar serisine bir yenisinin eklendiği, kara …

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN-6- Remzi BİLGET

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN Bitmiyor Ölümlerimiz! Ağlamak nedir, gözyaşı ne ola? Ya da kuruması …

FIRSAT KARGALARI! Samet ERDOĞDU

FIRSAT KARGALARI 10 sene önce politik meteorolojide benim hava tahmini göstergem Öcalan idi. Ona bakarak …

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN-5- Remzi BİLGET

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN Ölüyoruz Birer Birer!.. Sabah olmuş sofranın başına toplanmışız, kahvaltı yapmaktayız. …