İsrail günlerdir Gazze’yi vuruyor. Bomba sesleri arasında masum çocukların, kadınların feryatları yükseliyor. İsrail halkı dahil, dünya halkları bu vahşeti dehşetle görüyor; duyarlı, barışsever, haksever insanlar çeşitli şekillerde bu saldırılara isyan ediyor.
İsrail, Filistin halkının meşru ulusal haklarını gasp, red, topraklarını zorla işgal ve ilhak eden bir devlettir. Tıpkı Kürdistan’ı işgal, ilhak ve hatta mevcudiyetini inkar eden Türk, Arap ve Fars devletleri gibi… İsrail yıllardır Filistin topraklarını yahudileştirmek, Filistin’i Filistinlisizleştirmek için çaba sarf eden bir devlettir. Kürdistan’ı ilhak ve işgal eden devletler de Kürtleri ulussuzlaştırmak, Araplaştırmak, Türkleştirmek, Farslaştırmak suretiyle aynı politikayı yılardır izlemektedir.
Ama Kürt halkının en temel ulusal haklarını utanmazca red ve inkar eden bu devletler,”Filistin dramı” için timsah gözyaşları döküyorlar. Kürtler için ”kadın da olsa, çocuk ta olsa gereği yapılır” diyen Türk başbakanı, Filistinli kadın ve çocuklar için avaz avaz haykırıyor. Roboski’de katliam yapanları koruyup kollayan, hatta tebrik eden Türk başbakanı Filistinlileri bombalayan İsrail’e lanet yağdırıyor..
Kim inanır?
Filistin’i bombalayan İsrail uçaklarının yakıtının Mersin limanından sevk edildiği haberleri doğruysa, Türk başbakanının oğlunun İsrail ile ”iş ilişkileri” yürüttüğü haberleri yalan değilse, İsrail Türkiye’nin ihracat yaptığı ilk 12 ülke arasında yer alıyorsa; cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesinde Türk başbakanının esip gürlemelerinin oy tahsiline dönük kayıkçı döğüşü yapmaktan öte ne değeri bulunur?
Türk başbakanı tüm dünyanın İsrail vahşetine karşı gözlerini, kulaklarını, ağzını kapattığını; Birleşmiş Milletler’in hiç bir adım atmadığını söylüyor. Peki kendisi bağırıp çağırmaktan başka ne yapıyor? İsrail’e ticaret ambargosu mu uyguluyor, İsrail’le sadece göz önünde olan ilişkileri değil, görünmeyen, kulis arkasındaki diplomatik temasları, ekonomik ilişkileri mi kesiyor?
Hayır! Hiç birisini yapmıyor… Bunları sosyalistlerin iktidarda olduğu iki Latin Amerika ülkesinden, Şili ve Venezuala’dan başka yapan hiç bir ülke de olmadı. Ne müslüman Arap, Türk, Fars ve diğer milletler; ne ”insan hakları, özgürlükler ve demokrasi” şampiyonu, ”20’inci Yüzyıl sonunda zafer kazanmış uygar dünya”(!), yani Kuzey Amerika ve Batı Avrupa emperyalistleri; ne de onlarla hem rekabet hem muhabbet halindeki Çin, Rusya, Japonya gibi ülkeler kıllarını kıpırdattı…
Demek ki ne ”din kardeşliği”, ne ticari – siyasi rekabet, ne ”demokrasi ve insan hakları” palavraları saldırgan bir devlete karşı, yalandan değil – açıktan, lafta değil – uygulamada kesin ve kararlı tutum almaya; mazlum halkların ayaklar altında çiğnenen haklarını ve özgürlüklerini savunmaya yetmiyor. Bunun için basit siyasi hesaplardan, pis iktisadi çıkarlardan, ahlaksız ve ikiyüzlü kurnazlıklardan uzak olarak emekçilerin, ezilen halkların yanında saf tutmak gerekiyor.
İsrail’in Gazze saldırılarının Türk başbakanıyla can ciğer kuzu sarması olan Hamas tarafından başlatılan bir provakasyonun ardından gelmesi ve Türkiye ile perde arkasından ”dostluk” ilişkilerini sürdüren İsrail’in de buna misliyle karşılık vermesi dikkat çekicidir. Bu saldırılarda masum insanlar can veriyor, ama Hamas liderliği ve Türk başbakanı ”mazlum” yahut ”mazlumdan yana” kimseler sıfatıyla ”puan” kazanıyor. Ve varlığını militarizm üzerine kurmuş ”İsrail demokrasisi” de halkına ”İsrail’in varlığı halen tehdit altında” deme imkanı elde ediyor. Patlayan bombaların, fışkıran kanların, yükselen feryatların arasında İsrail, Filistin, Arap, Türk ve öteki devletlerin gerici, zalim rejimleri gürültü patırtı çıkararak saltanat sürdürüyor.
Kürdistan sosyalistleri, elbette mazlum Filistin halkının yanındadır. Filistin lderlerinin ”Afrika’da bile Kürt devleti kurulsa karşı çıkarız” diyen Türk yöneticileriyle aynı tavrı takınmasına, İsrail yöneticilerinin ”Bağımsız bir Kürdistan”a sıcak bakacaklarını açıklamalarına rağmen bu böyledir.
Son bir nokta: Filistin halkının dramından İsrail yöneticileri kadar, bölgedeki Arap, Türk ve öteki rejimlerle, Amerika ve Batı Avrupa kapitalist – emperyalistleri de sorumludur. İsrail saldırganlığı başta hükümet olmak üzere, gerici ve faşist çevrelerin anti – siyonist kampanyalarına, ”Yahudi” düşmanlığına dönüştürülmemelidir. Dün Suriyeli mülteciler üzerinden, bugün Yahudi aleyhtarlığı ile ve öteden beri Kürt, Ermeni vb. düşmanlıklarını kışkırtma yoluyla yaratılan hezeyanlar, tahrik edilen ırkçı saldırılar işçi ve emekçiler tarafından açıkça kınanmalı; bunlara fırsat ve cesaret verilmemelidir.
Partiya Kominista Kurdistan
KKP MK
18. 07. 2014