DEVRİMCİ KİŞİLİK SORUNLARI (8)
Son çözümlemede elbette ilk veri maddedir ve başlangıç pratiktir. Teorinin doğruluğunun biricik ölçüsü pratiktir. Pratiksiz bir teori gevezelikten başka bir anlam ifade etmez. Bireyin kişilik değişikliği üretim pratiğinden içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal ilişkiler ağında nasıl gerçekleşiyorsa, devrimcinin değişimi de devrimci pratik içinde gerçekleşir.
Devrim eski düzene son vermek, yeni ve ileri bir yaşam ve düzen kurma eylemidir. Devrimci ise bu amaca ulaşmayı kendine görev edinen ve bunu hedefleyen, adeta bu uğraşı bir meslek haline getiren kişidir. Yani devrim noktasında yoğunlaşan ve tüm yetenek ve birikimiyle bu pratiğin bir öznesi olan kişidir. Böyle bir kişi, kurmayı amaçladığı toplumsal kişilik karakterini kendisinde içselleştirmek zorundur. Devrimin teori ve pratiğini içselleştirmiş, inisiyatif sahibi , topluma yol gösterebilecek olgunluk ve birikime sahip olması gerekir. Bu özelliğiyle, devrimci; toplumun en ilerici, en cesur, en bilinçli ve en kararlı bireyidir. Kuşkusuz bu kişilik oluşum gökten zembille inmez. Bunu ekonomik, toplumsal koşullar yaratır ve sınıf mücadelesinde çelikleşir. Her toplum belli tarihsel momentlerde gereksinmesini duyduğu önderini çıkarır. Bunu çıkarmayı başaramayan toplumlar ulusal ve sosyal mücadele yetersiz kalır. Hatta başarısız olur. Burada toplumsal mücadelede liderlik belirleyicidir sonuc çıkarılmasın. Elbette, önder toplum çıkarır ve mücadele toplumsallaşırsa başarı şansı artar. Ama önderlik önemli bir kurumdur. Önderlik denince tek kişilik önderliği anlaşılmasın. Elbette kişi bağlamında da önderlik önemlidir. Bununla birlikte en sağlıklı önderlik kolektif önderliktir. Parti veya bunun işlevini yerine getirecek kurumsal önderlik en sağlıklısı ve en devrimcisidir. Bununla birlikte önder bireylerde mücadelede önemli tarihsel role ve etkinliğe sahiptir.
Bunu ulusal ve sosyal mücadele çok güçlü bir biçimde bize göstermektedir. Önder kurum ve kişiler; toplumsal ve ulusal mücadelenin teori ve pratiğinde pişerek, mücadelenin imbiğinden süzülerek önder konuma ulaşır. Günümüzde bu özelikleri kendisinde somutlaştıran komünist parti, kurum ve kişilerdir. Bu ideal olandır. Her ne kadar komünistlik adına yola çıkmış ancak önderlik niteliklerinden muaf kişi ve kurumlarda da tarih sahnesinde çokça yer almış ve hala alıyorsa da, bunlar benim tanımıma girmezler. Zaten bunların toplumsal ve sosyal kavgada bir arpa yol almadıklarını biliyoruz. Ben bu komünist önderlik ve kişilik tanımını gerçek komünist ve gerçek önderlikler anlamında yapıyorum.
Yetkin ve önderlik vasıflarına sahip komünistleri kast ediyorum. Kendini komünist görüp, bu özelliklerden uzak zayıf kişilikler ve kurumlar ulusa veya topluma önderlik edemezler. Mücadeleyi başarıya götüremezler.
Elbette, komünistler dışında da, toplum önder kurum ve kişiler çıkarabilir. Kapitalizmden sosyalizme; sosyalizmden komünizme toplumu taşıyacak önderlikten söz ediyoruz.
Dün Rusya halkları ve oranın ekonomik / sosyal ve politik koşulları Bolşevik önderliği; Kürdistan`ın ekonomik, sosyal ve politik koşulları PKK gibi önder bir örgüt yaratıysa; her halk gibi Türkiye`de kendi öncü örgütünü ve önder kişiliğini yaratmak zorundadır. Aksi taktirde, tarihin akışının gerisinde kalmak veya devrim trenini kaçırmak sürpriz olmayacaktır. Burada önder kişilik komünistlerden oluşan bir partide veya bir kaç partide kolektif önderlik ifadesine kavuşur. Her devrimci veya öncü örgütün kadrosu kendi çapında birer önderdir. Bulunduğu alanda devrimci kişiliğiyle halk tarafında sevilen, pratik faaliyetlerinde sorumluluk ve görevlerini yapan ve çevresine bilinç, yetenek ve yaşam tarzıyla yol gösteren kişidir. Yani kadro memur değil; iradesi olan ve inisiyatif sahibi olandır. Elbette partisinin talimat ve disiplini içerisinde, partinin temel ilke ve programına bağlı kalarak gönüllü devrim emekçisidir ve inisiyatif ve irade sahibidir. Bir devrimci devrim mücadelesinde daha yararlı olmak istiyorsa, elbette örgülü olmalıdır. Herhangi bir örgütle bağlantısı olmayan devrimci bireyler devrim mücadelesinde istenen pratiği tam olarak gerçekleştiremez, ne kadar fedakar olursa olsun, birey olarak tek başına halka önderlik yapamaz ve devrim mücadelesine istenen katkıyı sunamaz.
Bu nedenle, bir devrimci mücadelede güçlü olmak istiyorsa ve devrimin başarıya ulaşmasında büyük katkı sunmak istiyorsa örgütlü olması önemlidir.
Devrimci birey, örgütlü mücadele ile gücüne ve inisiyatifine güç katar. Devrimin teorisi kitaplarda okuyarak öğrenilebilir ve öğreniliyor da. Ancak bu teorinin bireyde içselleşmesi ve derinleşmesi pratik içinde gerçekleşir. Pratikte okudukları ona yol göstermenin yanında, pratikle teori daha iyi kavranır ve daha iyi anlaşılır. Gerçek eğitici ve öğretmen pratiktir. Teorinin özümlenebilmek ve kitabı bilgileri işe yarar hale getirebilmek ve maddi bir güce dönüştürmek pratikle mümkündür. Pratikten kopuk bir teori ya da bilgi; sadece kuru bir bilgi olarak kalır; dogmatizmi aşamaz ve devrimci bir işlev göremez.
Bütün bu genel doğrularla birlikte, devrimcilerde insandır. Lenin`in dediği gibi; “ hata yapmayan anne rahmindeki cenin ve tabuttaki ölüdür.” Devrimcilerin de hatası ve eksiği vardır. Hiç bir pratik eksiksiz ve hatasız olmaz. Önemli olan hatanın bilincine varıp onu düzelten yetenek ve olgunluğu göstermektir. Bundan ayrı olarak, devrimcilerde içinde geldiklerin toplumun bir parçasıdır. Toplumun devrimci özellikleri nasıl bir bireyi devrimcileştiriyorsa; yozluk, tutuculuk, gerilik ve benzeri etkilerini taşıma gibi zaafları barındırabiliyor ve bunu devrimci saflara bilerek veya bilmeyerek taşıyabiliyor. Devrimci birey geldiği sınıf veya tabakanın bazı geri ve yabancı alışkanlıklarından tam kurtulmamış olması mümkündür. Bu geri ve devrimci anlayışa yabancı alışkanlık ve davranışlara karşı mücadele etmekten aciz veya kendi eksiklikleriyle yüzleşemeyen devrimciler; devrimci saflara zarar verdiği gibi, pratiğiyle karşı devrime hizmet eder konuma düşebilir. Hatta safları terk edip karşı devrimci saflara geçenler olur. Bir kısmı da tarihsel devrimci görevlerinden vazgeçip toplumun sıradan bireyi gibi bir yaşama geçebilir. Elbette bunlar bir zaaf ve geriliklerin sonuçlarıdır. Birey bunları aşamayınca zamanla bu eksiklik, zaaf ve gerilekler onun devrimci kişiliğinde egemen olur. Bu nedenle, devrimci birey bir taraftan topluma önderlik ederken, hem kendi örgütü içinde ideolojik mücadelesini kararlı vermek ve hem de kedisiyle sürekli hesaplaşıp geriliklerini aşmak zorundadır. Bu nedenle. Devrimci; düzenli olarak kedini devrimci anlamda yenilemek ve gerilikleriyle mücadele gibi önemli bir görev ve sorumlulukla karşı karşıyadır.
Birey doğar doğmaz belli bir kültür ve çevre ile kuşatılıdır. Bu ortamda büyürken, hem ortamın etkisinde şekillenir ve hem de bu ortamın geriliğini görür. Bu toplumsal gerilik ve anlayışı sorgulayarak,; onunla çatışarak devrimci bireye dönüşür. Elbette bu dönüşüm devrimciler içindir. Yoksa verili olanı sorgulamadan alan vasat kişiliklerden söz etmiyorum. Buna rağmen devrimci birey sürekli mevcut toplumun gerici ve karşı devrimci basıncı altındadır. Buna başkaldırmak, bu geri ve karşı devrimci basınca karşı devrimci duruş sergilemek güçlü bir kişilik ve irade gerektirir. Boşuna denmemiş; devrimcilerin iradesi çeliktendir. Bir devrimcinin iradesi çelikten olmak zorundadır. Sosyal ve ulusal mücadele acımasızdır. Zayıfı eler. Hatta mücadele akışının dışına atar. Bu zor koşullarda mücadeleyi göğüsleyecek bireyler olmadan mücadele yürütülemez. Bu bireyler elbette devrimcilerdir.
Devrimciler sadece zor koşullarda mücadeleyi sürdürecek birey olmanın ötesinde; yeni toplumsal yapının kişiliğini temsil eder, Fedakar, bireysel çıkarını toplumun çıkarında gören, hatta kendi çıkarını toplumun çıkarına feda eden; dürüst, çalışkan, üretken, cesur, onurlu, insana ve doğaya saygılı; doğayı ve insanlık değerlerini koruyan ve bunun için militanca mücadele eden, sömürü ve baskıyı redden; sınıfsız, sömürüsüz sınıf mücadelesini sınıfsız topluma kadar sürdürendir. Bu kişilik, yeni toplumun kişiliğidir. İşte gerçek birey budur. Başka bir anlatımla gerçek birey komünist kişiliği kendisinde somutlaştırandır. Yoksa bencilik, bireysel çıkarına mahkum olmuş, saygı ve sevgiden uzak; kariyerist, yalancı, yağcı, komplocu ve sadece kendini yaşatmak isteyen kişilik asla birey değildir.
Bir devrimci böyle bir kişiliği kendinde içselleştirmek zorundadır. Çünkü kurmak istediği düzen ve temsil ettiği düşünce bunu gerekli kılıyor. Devrim yapmak dünyanın en zor ve aynı zamanda en gerekli ve en anlamlı işidir. Tabi bu zor olanı başarmayı önüne görev olarak koyan kişi bu zor olanı zor olanı bilerek, bunu bir tarihsel ve insanlık görev olarak kabul etmiştir. Bu nedenle, bir devrimci gerçek anlamda bir devrimci birey olmayı başarmak zorundadır; görevlerinin gereklerine uygun kendini hazırlamak ve değiştirmek; sürekli yenilemek durumundadır. Bilimin ve teknolojik gelişmelere ayak uydurmak, bilimin gelişmesine göre kendini yeniden ve yeniden üretmek gerekliliği ile karşı karşıyadır.(Devam edecek)