Salı , 19 Mart 2024
Home / Güncel / İşçi Önderi, Enternasyonalist Devrimci Kadem Can‘ın Ardından! NECATİ GÜLER

İşçi Önderi, Enternasyonalist Devrimci Kadem Can‘ın Ardından! NECATİ GÜLER

İşçi Önderi, Enternasyonalist Devrimci Kadem Can‘ ın Ardından

Tozkoparanda gazete büfesinde oturuyorum. Bir gün önce son sayısı çıkan Gerçek dergisinde Kadem Can ile bir röportaj yapılmış. İşçi sınıfının mücadelesini ve kendisinin bu mücadele içerisindeki deneyimlerini, anılarını, başarılarını, hayal kırıklıklarını anlatan uzun bir söyleşi olmuş. Tabi bir solukta okudum hepisini. Kadem, bu gün gece vardiyası çalışıyor. Akşam 20.00 de başlayan, sabah 08.00 de biten, 12 saatlik gece vardiyası. Bağcılarda küçük bir örme atölyesi… Saat 09.00 olmadan büfenin önünde bitiveriyor. Kapıyı açıyorum içeri giriyor. Yüzünde manalı hafif bir gülümseme… Bu gülümsemeyi tanıyorum. Dergide çıkan şöyleşiyi bana anlatmamıştı. Tepkimin nasıl olacağını merak eden, soran bir ifade. Derginin, ceketinin iç cebinde olduğunu biliyorum, ama gene de başka şeylerden konuşup ilgisiz gibi davranıyorum. Yavaş yavaş sabırsızlandığını hissediyorum. Amacım da onu kızdırmak zaten! Dayanamayıp soruyor; „okudunmu?“

  • Neyi diyorum.

„Alçaklık yapma, (kullandığı tek meşhur küfür söcüğüdür) dergiyi tabiki“.

-Okudum.

-“ Eee… nasıl buldun?“

  • Kötü…

Gözlerini sonuna kadar açıyor. Niye iyi bulmadığımı kendimce açıklamaya çalışıyorum. Kızıyor… Çay sigara derken sakinleşiyor ve gidiyor. Daha gidip uyuyacak ve tekrar gece vardiyasına gidecek. Tabi, işten önce eğer bir işçi direnişini ziyaret etmeyecek veya bir buluşması yoksa… Yıllarca bu tempo ile çalışıp, aynı zamanda da devrimci sendikal faaliyet yürütmüştü… Alışıktı… Sendikal faaliyet derken, bazı sendika bürokratları gibi astronomik rakamlı maaş falan aldığını zannetmeyin. Yarı aç, yarı tok, yıllarca gönüllü yürütülen devrimci sınıf sendikacılığı…

Sıkıntılı yıllar geçirmiş ve çok genç yaşta kanser hastalığına yaklanmış, ama onuda yenmişti. Dergideki söyleşide de, bu kadar bedele rağmen, işçi sınıfının ve sendikaların durumundan yakınıp hayal kırıklıklarını anlatmıştı. Bende tamda o noktada; yaptıklarımızın karşılığını işçi sınıfından isteyemeyiz diyerek kendisini eleştirmiştim. Haksızdım oysa. Bu gün geriye dönüp baktığımda hemde çok haksızlık yapmıştım sana Kadem Can. Sen genede çok mütevazi davranmıştın o söyleşi de ve kendini hak ettiğin bir şekilde anlatmamıştın. Birazcık dert yanmıştın haklı olarak, o kadar. Amacım, bu yazıyla seni anlatmaya çalışamak, becerebilirsem…

Bu devrimci sınıf sendikacısı Kadem Can kimdi?

Sevgili Selahattin ve Osman Sert dostlarımızdan öğrendim hasta olduğunu ve ölümünü…

„Özlenecek, ardından göz yaşı dökülmeye değer ender insanlardan biriydin Kadem abi“ diye yazmıştı Kadem ile ortak dostumuz olan Pervüldane Dündar (Behlül) .

Evet, Behlül kesinlikle haklı idi… Gerçekten az rastlanabilecek kararlılıkta, enternasyonalist, devrimci bir işçi önderiydi Kadem Can.
Kadem ile ilk olarak nerede ve nasıl tanıştığımızı tam olarak hatırlamıyorum. Muhtemelen, İstanbul/ Aksaray semtinde (Ender Mağazasının bulunduğu cadde üzerinde) bulunan Demokratik Tekstil İşçileri Sendikasının (DEMTEKS) bürosunda tanışmış olmalıyız. 89-90 yılları. Disk hala kayyum tarafından yönetiliyor. Çeşitli iş kollarında baĝımsız sendikalar kurulmuş. DEMTEKS te bu sendikalardan birisi. Kuruluşunda ben daha yoktum. Tekstil işkolu, o yıllarda en fazla işçinin, özelliklede genç işçinin istihdam edildiĝi bir işkolu. Sorunları çok olan, çalışma koşulları ağır ve her tür sosyal güvenceden yoksun bir sektör.
Kadem, DİSK ten beri tekstil işkolunu iyi tanıyor. Şube yöneticiliĝi, delegelik vb. görevlerde bulunmuş. Ama daha çok büyük fabrikalarla ilgili deneyimi var. 12 Eylül 1980 sonrası mantar biter gibi, her binanın altında bulunan küçük atölyeler konusunda oda benim gibi fazla deneyime sahip değil. Demokratik Tekstil de sık sık toplantılar oluyor. DİSK‘e bağlı tekstil sendikası kapalı. Türk İş ve Hak İş‘e baĝlı tekstil sendikaları, işçi düşmanı, patronların işbirlikçisi ve sendika mafyalarının elinde. DEMTEKS devrimci işçiler tarafından bağımsız olarak kurulmuş, Faşist cuntanın getirdiği yüzde 10 barajının altında ama militan bir sendika. Kendisini toplu sözleşmelerle sınırlamıyor. Genel politik her olaya müdahil olmaya çalışan, örgütlü örgütsüz devrimci işçilerin buluşup tartıştıĝı önemli uĝraklardan biri.
Bu toplatılardan birisinde tanışmış olmalıyız. Ve bir genel kurulda yönetime seçildik. Kadem, Genel başkan vekilliği, bende genel sekreterlik görevlerini üstleniyoruz. Böylece birlikte çalışmalarımız başlıyor.

Bizim sendikamız, klasik sarı sendikaların sahip olduğu hiç bir lükse sahip değildi. Tek lüksümüz sahip olduğumuz bir daktiloydu. Telefonumuz parasızlıktan dolayı çoğu zaman kapalı olurdu. Gayrettepede bulunan sendikalar masası şefi polis müdürü bile, çok lüks döşenmiş bürosunda; „nasıl bir sendikasınız siz. Bir telefonunuz bile yok. Bir tebligat için bile defalarca kapınıza polis yollamak zorunda kalıyoruz.“ diye çıkışmıştı. Dışarı çıktığımızda Kadem, „alçak adam diğer sarı sendikalar gibi bizim de kendisine rüşvet vereceğimizi zannediyor.“ Odasındaki buz dolabının bir sarı sendika tarafından hediye edildiğini anlatmış ve eklemişti; „bizim evlerimizde buz dolabı yok, sana neden rüşvet verelim!“ demiş ve kahkalarla gülmüştük.

Anılar, anılar, anılar!

1 Mayıs yasaklı. Dergiler platformunun çağrısıyla Beyazıt ta bulunan Abdullah düğün salonunda hazırlık toplantısı var. Tartışma Taksim mi, başka bir yermi üzerine her zamanki gibi. Her grup, sendika, dernek, dergi çevresi sözcüleri çıkıp tek tek tek görüşlerini açıklayacak. DEMTEKS adınada Kadem konuşacak diye karar almışız. Sıra bize gelince birden benim adım anons ediliyor. Ben şaşkın şaşkın Kademe bakıyorum. Gene aynı gülüş…! 500 kişi bekliyor! Tartışacak zaman değil. Hiçbir hazırlığım olmadan çıkıp sendikamız adına görüşlerimi açıklıyorum ama, çok kızgınım. Bizimle gelen işçi arkadaşları örgütlemiş; „Necati podyumdan yanımıza dönünce ayağa kalkıp alkışlayın ve çok iyi bir konuşmaydı diye övün“ diyerek tembihlemiş!. Ve onlarda söylenini yapıyorlar… Gene sakinleşiyorum…
1 Mayıs günü birbirimiz ile buluşamıyoruz. Ben, 500 kişi ile birlikte unkapanı köprüsünde gözaltına alınıp Gayrettepeye götürülüyorum. Tanıdıklarıma Kademi soruyorum. Kimse görmemiş. Tedirgin oluyorum. Başına mutlaka kötü bir şey geldi diyorum. Ertesi gün sendikada buluşuyoruz. Kafası yaralı. Kitle daha toplanmaya başlar başlamaz polis Kadem in bulunduğu gruba saldırıyor ve Kadem kafasına aldığı darbe sonucu bayılıp düşüyor. Sağ olsunlar, Belediye işçileri Kademi ayak altından kurtarıp, Saraçhanede bulunan belediye binasına çıkarıyorlar ve saatler sonra kendisine gelebiliyor. Başarılı bir 1 Mayıs oldu diyoruz. Ve bütün kızgınlıklarımız, yediğimiz dayakların acısı geçiyor

Ama benim de ona bir oynum olacak. 90 lı yıllar. Kürdistan ve Türkiye de sokakta ve ev baskınlarında yargısız infazlar, adam kaçırmalar tüm hızıyla devam ediyor. Yaz sıcağı… Bir hafta sonu, haber vermeden iki günlüğüne adalara gidiyorom. Aksilik, tamda o gün kaçırılıp işkence ile katledilen İHD Amed şubesi başkanı sevgili Vedat Aydın ın cesedi yol kenarına atılmış olarak bulunuyor. Kürdistan ayağa kalkmış. İstanbul Eminönünde HEP ve diğer demokratik kitle örgütleri protesto gösterisi yapmış ve saldırıya uğramışlar. Gözaltılar, yaralanalar var. Amed de ölenler var. Bense, ortalarda yokum. Sendikamıza gelip giden genç işçilerin sık sık polis tarafından takip ve tehdit edildiği ve ajanlık dayatıldığını biliyoruz. Benim gözaltına alınmış olacağımı düşünerek, bir çok dost kişi ve kuruma haber veriyor Kadem. Bereket ki, daha basına falan duyurulmadan Deri İş başkanı sevgili Munzur Pekgüleç ; „hele birgün bekleyelim. Belki bir yerlere gitmiştir. Boşuna manşete çıkararak polisinde aklına karpuz kabuğu düşürmeyelim“ diyerek Kademi durduruyor. Cep telefonları yok. Bende adada gazete falan okumamışım, olanlardan hiç haberim yok. Pazarertesi sendikaya geliyorum. Kadem sendikada. 12 saat gece vardiyası çalışıyor Vardiya almadan önce saat 15/16 gibi sendikaya uğrar bir iki saat kalır sonrada işe gider.. Ama o gün saat 12 de sendikada ve tabi şaşırıyorum bu duruma. Daha ağzımı açmadan sinirli bir tonda nerede olduğumu soruyor. Bende bütün olanları duymuşum o yüzden bana kızgın olduğunu tahmin ediyorum. Hasta olan Akraba ziyaretine gittim diye yalan söylüyorum. Siniri geçiyor. Olanları unutuyoruz. Karşılıklı oturmuş sohbet ediyor ve çay içiyoruz. Birden gözü ayak bileklerime takılıyor ve sinirle ayağa kalkıyor. Her zaman kullandığı küfür… Güneş te yanmış olan ayak bileklerimden denize gittiğimi anlamış! Bu sefer sakinleştirme sırası bendeydi!

Disk yeniden açılmış Tekstil sendikası ilk toplantısını yapacaktı, bizlerde artık ihtiyaç kalmadığı gerekçesi ile DEMTEKS i tasfiye etmeyi ve Disk Tekstil iş sendikasına katılmayı kararlaştırmıştık.

Disk/Tekstil sendikasının, sadece son kongere delegelerinin davetli olduğu ilk toplantısına, ben delege olmadığım halde „sende gel“ diyerek beni de beraber götürüyor. Yan yana oturduğumuzdan mı olacak bilemem ama her nasılsa Rıdvan Budak beni fark etti ve bana adımı, hangi şubeden olduğumu sorunca, ben delege olmadığımı ve sadece dinlemek üzere geldiğimi anlattım. Rıdvan Budak kurnaz sendikacı. Kadem‘in beni destek için getirdiğini anlıyor. Kadem in taraftarlarının toplantıda çoğunlukta olmasını istermi hiç? Nazikçe beni dışarıya yoluyor. Kadem in hamlesi böylece boşa çıkıyor! Sonra, beni niye böyle zor duruma düşürdün diye kızınca her zamanki gülüşüyle beni sakinleştirmeyi ve gönlümü almayı gene başarıyor…

O günlerden kalan, özgür basının buz kıranı, yol açan gazetelerinden Yeni Ülke den, Genel Grev çağrısı yapan bidiri dağıttığımız gerekçesiyle yargılandığımız dava ile ilgili bir haberin gazete küpürünü bu yazıya ekliyorum. Delil yetersizliğinden beraat etmiştik. Bildiriyi biz yazmıştık. Hatta Kadem in gazına gelerek bayağı radikal bir dille ben yazmıştım. Ama sendika adını kullanmak yerine Devrimci Tekstil İşçileri diye imza atmıştık. Polis dağıtanları da bulamamış sadece eylemci işçilerin ellerindeki bildirileri toplamıştı. Mahkemede, „ Bütün eziyetlerine rağmen böyle bir davada, işçi kıyımlarının, işten atılmaların yoğunlaştığı bu dönemde yargılanmaktan gurur duyuyoruz. Söz konusu bildiriyi sendika hazırlamamıştır, ama yazılanlara katılıyoruz“ sözleri Harfi harfine Kadem in sözleriydi. Bizde katıldığımızı tekrar ettik sadece.
Evet sevgili Kadem, Senin o yazıdan duyduğun gururu bende seni tanımış, seninle birlikte mücadele etmiş olmaktan dolayı duyuyorum ve hep duyacağım.

Anılarımda yaşamaya devam edeceksin.

Necati Güler

14.01.2021

Kaynak: Necati Güler’in fecabook sayfasından alınmıştır.

Diğer Başlıklar

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN-6- Remzi BİLGET

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN Bitmiyor Ölümlerimiz! Ağlamak nedir, gözyaşı ne ola? Ya da kuruması …

FIRSAT KARGALARI! Samet ERDOĞDU

FIRSAT KARGALARI 10 sene önce politik meteorolojide benim hava tahmini göstergem Öcalan idi. Ona bakarak …

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN-5- Remzi BİLGET

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN Ölüyoruz Birer Birer!.. Sabah olmuş sofranın başına toplanmışız, kahvaltı yapmaktayız. …

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN-4- Remzi BİLGET

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN Ölüyoruz Birer Birer…! Sabah olmuyor. Dönüyor, kıvranıyoruz fırıldak misali. Geceyi …