Cuma , 26 Nisan 2024
Home / Güncel / Gayrettepe 7 Nolu Hücere ve Alattin Çakıcı! NECATİ GÜLER

Gayrettepe 7 Nolu Hücere ve Alattin Çakıcı! NECATİ GÜLER

Gayrettepe 7 nolu hücere ve Alattin Çakıcı!

Ne alaka? diye soranlara;

yazdıklarım hafızamda kaldıĝı kadarıyla o meşhur işkencehanelerde ki tanıklıklarım olduĝunu ve sonuna kadar (sabrınız varsa) okumanızı öneririm.
1981 yılının 9 Martı ile Mayıs ayının son günlerine kadar, o zamanlar İstanbul Gayrettepe de bulunan İstanbul emniyetinin meşhur işkence hanesinin 7 nolu hücresinde kaldım. O hücrede kaldığım süre içerisinde, şimdi çok ünlü olan “islamcı akımlar uzmanı” bir gazeteci de dahil, bir çok insanla karşılaştım veya kapıdaki küçücük delikten gördüm yada isimlerini ve konuşmalarını duydum. Hücre tuvaletlere giden koridorda ve hemen tuvalet kapısına çok yakın olduğu için o dönem 1 nolu hücreden 25 nolu hücreye kadar olan bölümde kalan bir çok devrimciyi ve başkaca insanı görme şanısım/şansızlığım oldu.
Bunlardan biri de Alaattin Çakıcı idi. Hani şu son günlerde; mafya mı, yoksa ülkücü mü diye tartışılan adam. Türkiye nin bakla kazıklı voyvodası da denilebilinir kendisine.
O günlerde, mafyalar da tutuklanır ve hatta bazıları işkence de görürlerdi. Bunlar daha çok silah kaçakçlıĝı yapan ve en çok ta devrimci örgütlere silah satan kaçakçılardı. Mesela Çayır Ovalı Osman, Dündar Kılıç… gibileri…
7 Nolu hücre de, silah kaçakçısı olarak (Çayırovalı Osman grubundan) gözaltına alınan, o zaman bizden çok çok yaşlı olan, karadenizli bir vatandaşla da birkaç gün birlikte kaldık. Adamı, her sabah üst katlarda bulunan işkence odalarına çıkarırlardı. Akşam hücreye getirdiklerin de ayakları falakadan davul gibi şişmiş ve çorapsız olurdu. Ayaklarına masaj yapar, kangren olmaması için toplanmış siyah kanı dağıtırdık ve her sabah kendisine yeni çorap verirdik. Falaka esnadında çorapları çıkarılınca o da orada bırakıp geliyordu. Bizlere de aynı şeyi yaparlardı, ama biz çoraplarımızı gene yanımıza alırdık. İşkence odasında bırakma lüksümüz yoktu. Ama amca bunları ya önemsemezdi yada korkudan „çoraplarım nerede“ diye sormazdı. Çünkü, hayatında işkence nedir veya fakirlik nedir tanımamış, silah işinden hep çok kazanmıştı. Bir çift çorap‘ın ne önemi vardı ki?! Ama bizde de çorap deposu yoktu. Gene de her sabah bir çift çorap verdik kendisine… İşlemleri bitip gideceĝi gün, bize dönüp karadeniz şivesiyle ; “Uşaklar ben bugüne kadar hiç komünistlerle bir arada kalmadım,sizin Allaha inanmadığınızı biliyorum, ama ben allaha inanıyorum ve dindar biriyim. Bugüne kadar 5 vakit namazımı, orucumu aksatmadım. Allaha karşı vecibelerimi hep yerine getirmeye çalıştım. Allah varsa, burada size, bize bunları yapanları görüyor da bir şey yapmıyorsa ben o allahın………… siz çok iyi uşaklarsıniz” diyerek vedalaşmıştı. Bu adam silah kaçakçılıĝı yapan Çayır Ovalı Osmanın organizasyonunda rol ve pay almış birisi idi ve klasik deyimle mafya idi…

Gelelim Çakıcı ya!

Gene aynı günlerde, Nisan veya Mayıs tam hatırlamıyorum. Bir şahsı 7 nolu hücreye getirip koydular. Hücre de en az 6, bazende 9 kişi oluyoruz. 1.5×2 metre büyüklügünde bir yer. 6 kişi uyurken 3 kişi ayakta yada oturarak kalabiliyoruz.
Adam, hemen hemen hiç işkence görmemiş, üst baş gayet temiz ve içeriyede karga tulumba fırlatılmadan konuldu. Bu bize biraz garip geldi ama gene de kendisine gayet normal davranarak hoş geldin vs. gibi her yeni gelene uyguladığımız prosödürü uyguladık. İhtayçlarını sorduk vb. .. Tabi meşhur; hangi davadan? Sorusunu da kendisine yönelttik! Cevap: “Dev Yol”…
Saatler ilerledikçe, bir gariplik olduĝunu hissediyoruz… Adam, alışık olduĝumuz devrimci kalıpların hiç birisine uygun deĝil. Seçtiĝi sözcükler, davranışlar vs. bir devrimci de olmayan şeyler???
Sabah oldu onuda sorgu için üst katlara götürdüler… Sorgu/işkence timleri örgütlere göre bölünmüş. Bu timlerdeki işkenceciler aynı zamanda bu örgütler konusunda uzman olan polislerden oluşturulmuş. Dev Yol, Partizan ve Faşistlere bakan timler aynı katta.Sorgu/işkence ve bekleme odaları aynı koridorlarda. Genellikle işkence/sorgu aralarında kalınan bekleme odalarında karışık kalınıyor. Gözler baĝlı, konuşmak yasak…
Akşam belli bir saatte adamımızı gene geri getirdiler. Hiç bir hırpalanma ve işkence izi yok! Tam karşımızda 12 nolu hücre var. Orada Partizan davasından İK adında, Dersimli bir arkadaş kalıyor. Arada bir geceleri nöbetçi yokken sesiszce karşılıklı kapı altından zazaca sohbet ediyoruz. Gece olup nöbetçi polisler ortadan çekilince İK, başkaları anlamasın diye zazaca bana; „sizin hücredeki yeni gelen faşisttir. Yukarıda aynı bekleme odasında kaldık. Göz baĝımın aralıĝından gördüm ve konuşmalarını duydum. Bunlar bir grup olarak alınmışlar. Gültepe, şişli, mecidiyeköy ve okmeydanın da kahve taramalarda dahil bir çok cinayet işlemişler. Dikkat edin” diyerek uayrdı. Bunu bende bir şekilde işaretlerle falan diĝer arkadaşlara anlattım. Konuşmalarımıza falan dikkat ediyoruz. Dikkat etmek zorundayız. Çünkü duyduklarını gidip polise anlatan bir çok faşist ortaya çıkarıldı. Tabi o gece ona yatması için yer açmadık. Korkusundan sabaha kadar hiç ses çıkarmadı ve öylece ayakta kaldı… Ertesi gün öĝlen saatlerinde birden bizim hücrenin mazgalı açıldı. Polis deĝildi kapının önüde durup mazgal deliĝinden içeriye bakan. Sadece yüzünü göreboliyorduk. Alnının ortasında bir yara izi oldĝunu hatırlıyorum. Bizim ki, adamı görür görmez hemen mazgalın önüne gitti ve birşey fısıldaştılar. Bir kaç saat sonra da adamı bizim hücreden alıp götürdüler. Daha sonra alınında yara izi olanın Alattin Çakıcı ve bu faşist grubun başı olduĝunu öĝrendik. Alattin Çakıcı orada kaldıĝı sürece çok rahat davranıp, polislerle haşır neşir idi ve çoĝu zaman polisin görevini yapardı. Tuvalete gitmelere, kantinden siparişleri daĝıtmakya, ailelerin gönderdiĝi para ve eşyaları daĝıtmaya kadar polisin yapması gerektiĝi işleri o yapiyordu. Kısacası ortalıkta dolaşıyordu. Tabi kendisiyle beraber kendi grubuna da aynı kolaylıklar saĝlandı.
Evet, Çakıcı ülkücü, faşist bir katil olarak gelmişti ama devletten baĝımsız deĝildi. Bunu poliste biliyordu ve hemen orada da devlet adına davranmasına izin verilmişti. Nitekim devlet tarafından daha sonraları gizlice sağlanan diplomatik pasaportlar ve değişik olanaklarla yurtdışına çıkarıldığı ve bir çok cinayette kullanıldığı sonraları basına da yansıdı.

Türkiye de, 12 cuntası marifetiyle Devrimci Sosyalist hareketin çökertilmesi, Dünyada da Sosylist ülkelerin sahneden çekilmelerinden sonra Nato nun türkiye gladyosu olarak kurduĝu ve finanse ettiĝi Mhp ve baĝlaşıĝı paramiliter güçlere olan ihtiyaç azaldı. Bunları boş ta bìrakamazlardı, çünkü çok şey boliyorlardı. İmha edemezler di, „ne olur ne olmaz, tekrar ihtiyacımız olur“ denilerek bir kısmını takım elbise giydirip, kravat taktırarak (maraş, çorum, sivas katliamlarının katilleri gibi) meclise ve bürokrasiye soktu devlet, bir kısmınada çek, senet, kara para aklama, arazi ve ihale mafyası alanlarını verdi. Çakıcı nın, genel olarak bütün bu alanları ve bu alanlarda istihdam edilen mafyaların koordinesini yürüten bir pozisyonu oldu ve hala da bu pozisyonunu koruduğu anlaşılıyor. Bir ara bu pozisyonunu Sedat Pekere kaptırdı ama cumhur ittifak ile birlikte eski ülküdaşı Bahçeli nin bastırması sonucu Sedat Peker kaçmak zorunda kaldı ve Çakıcı da yeniden pozisyonunu güçlendirdi.

Evet Çakıcı ülkücü/faşist bir katil olarak devletin hizmetinde olan ve bu hizmetleri karşılıĝında yasadışı mafya alanı kendisine verilmiş karanlık bir prenstir. O, prens ise Kral da, eskiden Alparslan Türkeş idi şimdilerde ise Bahçelidir ve ülküdaştırlar.

Bunu CHP ve Kılıçtaroğlu da pek ala biliyordur. Ama Devletlerine zeval gelmemesi için bilmemezlikten gelip Alparslan Türkeş e ve ülkücülere övgü yağdırabiliyorlar. Ne diyelim… Kurt kurt un kuyruğuna basmaz diyelim mi?

Not: Gelecek yazıda Selimye 7 Nolu Koğuş, Mehmet Gül, Zihni Açma yada Açba ve daha birçok azılı faşist katil ile karşılaşmamızı anlatacağım…

Kaynak: Necati Güler’in Facebook sayfasından alınmıştır..

Diğer Başlıklar

SEҪİMLER VE GERҪEKLER! HAMİT BALDEMİR

SEҪİMLER VE GERҪEKLER! Gerek ulusal mücadelede ve gerekse sosyal mücadelede devrimciler legaliteyi her zaman olanaklar …

30.YILINDA MADIMAK KATLİAMININ UNUTMADIK! XETA SOR

Yılında Madımak Katliamını Unutmadık! 2 Temmuz 1993, TC devletinin katliamlar serisine bir yenisinin eklendiği, kara …

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN-6- Remzi BİLGET

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN Bitmiyor Ölümlerimiz! Ağlamak nedir, gözyaşı ne ola? Ya da kuruması …

FIRSAT KARGALARI! Samet ERDOĞDU

FIRSAT KARGALARI 10 sene önce politik meteorolojide benim hava tahmini göstergem Öcalan idi. Ona bakarak …