Cumartesi , 20 Nisan 2024
Home / Güncel / Selam sizlere Çukurova’nın dik başlı işçi önderleri! Hüseyin İşli

Selam sizlere Çukurova’nın dik başlı işçi önderleri! Hüseyin İşli

Osman Karatop’un anısına!

THKO MB 1975 – 76 yıllarında ortaya çıktığı Adıyaman, Malatya ve Antep’ten Türkiye ve Kürdistan’ın çeşitli bölgelerine genç kadrolar yollayarak örgütlenme ve propaganda faaliyetlerini dar bir coğrafi çerçevenin dışına taşırıp TC sınırlarının kapsadığı tüm alanlara yaymaya başladı.

Parti oluşum mücadelesi yürüttüğümüz 1976 yılının sonuna doğru bana da işçilerle yoksul kır emekçilerinin ve gençliğin yoğun olarak yaşadığı, Anadolunun 4. büyük kenti olan Adana’ya gitmek düşmüştü. Kürdistan’dan, Adıyaman’dan gençlik hareketinin içerisinden çıkmış bir genç olarak THKO MB Merkez Komitesi’nin o zamanki Adıyaman sorumlusu yoldaşla yola çıkmıştık. MK’nin Adıyaman sorumlusu beni MK’nin Adana bölgesinden sorumlu kadrosuna devrettikten sonra geri dönecekti. Adana’ya vardığımızda bizleri APÊHAS yoldaş karşıladı. Bana bir işçi kentine geldiğimi özellikle vurgulayarak sürekli okumamı ve en önemlisi de işçilerin arasına girmemi; mahallelerine, kahvelerine, buluşma mekanlarına gitmemi, toplantılarına katılmamı önerdi. Devrimin asıl öğretmenlerinin işçiler ve emekçiler olduğunu söylüyordu.

O yıllar devrim ve karşı devrimin birbirine karşıt olarak eş zamanlı geliştiği, yükseldiği yıllardı. Önce Bossa ve Paktaş fabrikalarında doğal sınıf önderi olan ve giderek Çukurova’da işçi hareketinde hayatın her alanında bileğinin hakkıyla önderlik konumuna yükselen dik başlı komünist önderle yolumuz o yoğun mücadele günlerinde kesisti. Doğal işçi önderi Osman Karatop’la yoldaş olmanın onurunu işte o yıllarda yaşadım.

1977 yılının ilk aylarında Paktaş fabrikasında işçiler hak ve talepleri için işi bırakıp ana caddeden Hükümet Konağı’na doğru sloganlarla, marşlarla ilerlerken o büyük direnişin en önünde Osman yoldaş, Apêhas yoldaş ve diğer yoldaşları vardı. Hükümet Konağı’nın önüne kadar yürüyen işçi ordusunun taleplerini yetkililere işçilerin kendi seçtikleri Osman yoldaş önderliğindeki Temsilciler Heyeti iletiyordu.

BOSSA ve PAKTAŞ tekstil işçilerinin direniş geleneği çok daha eskilere dayanıyordu. 1970’in son aylarında Adana’da çok sayıda grev ve işgal gerçekleşmiş; en büyük direniş Bossa fabrikasında olmuştu. Sabancı’ya ait Adana Bossa fabrikasında 10 işçinin işten çıkarılmasına ve 5 bin kişilik işyerinde 3 bin üye ile DİSK’in daha fazla örgütlü olmasına rağmen toplu sözleşmeye Türk-İş’e bağlı Teksif’in oturmasına karşı çıkan işçiler önce oturma grevine başlamış; zamanın Adana valisi Ali Rıza Aydos’un Toplum Polisini pasif direnişte olan 1300 işçinin üzerine salması üzerine 21 Ekim Çarşamba günü fabrikayı işgal etmişler; direnişi kırmak isteyen güçlere karşı iki gün boyunca işgal eylemini sürdürmüşlerdi. Adana valisi PAKTAŞ işçilerine de ”5 dakika içinde fabrikayı terketmezseniz, sizi ezeriz” diye tehditler savurmuş; ardından her iki fabrikada devrimci işçi kıyımları gerçekleştirmişti. Bossa işçilerinin eylemi, polis, jandarma, Teksif sendikasının adamları ve ülkücü faşist komandoların müşterek saldırısıyla kırılmıştı. Polis ve jandarma, buldozerlerle fabrika duvarını yıkarak gaz bombaları ve ateşli silahlarla işçilere saldırmış; çıkan çatışmada 60 işçi ve 27 polis yaralanmış, 160 işçi gözaltına alınmıştı. Ülkücü grev kırıcılarınca desteklenen Teksif’in silahlı fedaileri, “komünistlere ölüm” diye bağırarak Bossa işçilerine saldırmışlardı. Bu direnişten sonra Adana’da 8 bin işçi sarı Türk – İş sendikasından ayrılarak DİSK’e geçmişti. 12 Mart öncesinin 15 – 16 Haziran büyük işçi direnişinden sonraki bu en büyük eylemleri sadece Bossa işçileriyle sınırlı kalmamış; SASSA, PAKTAŞ ve diğer farbrikaların işçileri tarafından da desteklenmişti. Osman yoldaş bu eylemlerin içinde aktif olarak yer almış, deneyimli bir işçi önderiydi.

Ancak 12 Mart’tan sonra DİSK’e bağlı TEKSTİL – İŞ sendikası CHP, TKP’nin yönetimde etkin olduğu reformist bir yapıya dönüşmüştü. İşçiler arasında faşist saldırganlara, patronlara ve hükümete karşı olduğu kadar reformist uzlaşmacılara karşı da tepki ve huzursuzluk vardı. Bu tepkiler yeni arayışlara, kaynaşmalara yol açmaktaydı. Bütün bu hareketlilik içerisinde sadece sarı Türk – İş’e bağlı Teksif Sendikası’nda değil; DİSK’e bağlı sendikalarda da reformist, sınıf uzlaşmacı çizginin egemen olduğu görülüyordu. Bu olgunun tesbitinden hareketle sınıf içerisinden çıkmış ve yetişmiş yoldaşlarımız tekstil iş kolunda İplik – İş sendikasını kurmuş; başkanlığa oybirliği ile Osman Karatop yoldaşı seçmiştiler.

Birgün sendikadan içeri girdiğimde Osman yoldaşı bir grup kadın işçiyle çok ciddi bir konuyu tartışırken gördüm. Bunlar Akgün iplik fabrikası kadın işçileriydiler. Şalvarlı önderleri birden sıçradı sandalyeye çıktı; bir yandan sigarasını sararken bir yandan da Osman yoldaşa şöyle dedi: “Bak başkan biz bu işçileri MİSK’e bağlı sendikaya götürdük. Yaşayarak gördük ki MİSK patronları savunuyor. Onların işverenden yana olduklarını yaşıyarak anladık.. Birçok sendikaya gittik; bize sahip çıkmadılar. Ama siz diyorsunuz ki biz sınıf sendikasıyız. Var mısınız bizi desteklemeye; Akgün fabrikasını sınıfın kalesi yapmaya?”

Osman yoldaş da tam sınıf kardeşleri gibi daha da dik oturarak her zamanki açık ve net tavrıyla “Evet arkadaşlar sizler yarından itibaren sendikanız İplik – iş’e üye olmaya başlayacaksınız. Biz sendika olarak çoğunluğu sağladığımızda gerekli hazırlıkları yapıp hep birlike omuz omuza GREV başlatacağız ve yan yana savaşarak birlikte kazanacağız” dedi. Gelen işçileri sevinç ve heyecan dalgası kapladı. Sendika binası ”Yaşasın işçilerin mücadele birliği” sloganıyla inliyordu.

Akgün işçileri hep birlikte İplik – İş’e üye oldular ve sendikadan güler yüzlerle ayrıldılar. Gerekli hazırlıklar bitirildikten sonra Osman başkanın önderliğinde bir durum değerlendirmesi yapıldı. Olası bir dış saldırıya karşı fabrika içerisinde ve dışarda gerekli tedbirler alındı. Direnişin sağlıklı yürümesi için bütün önlemlerin alındığı tesbit edildikten sonra o gün geldiğinde grev başlatıldı. Sivil faşist güçlerin silahlı saldırı ve tehditlerine rağmen 12 gün süren bir onurlu direnişten sonra patron İplik İş sendikasını iş yerinde yetkili sendika olarak kabul etti ve Osman yoldaş başkanlığındaki sendika yöneticileri ve işyeri temsilcileri heyetiyle toplu sözleşme yapmak zorunda kaldı. Direniş zaferle sonuçlanmakla kalmadı; faşist örgütlenmenin son kalıntıları da fabrikadan tamamen sökülüp atıldı.

1977 yılında yapılan belediye başkanlığı seçimlerinde THKO MB’nin [Emeğin Birliği’nin] ”bütün burjuva partilerinden bağımsız olarak sosyalist adayları öne çıkarma veya destekleme” siyasetine uygun olarak kendi adaylarımızı gösterirken Adana’da da bağımsız aday çıkardık. Bizim adayımız Osman Karatop yoldaştı. Seçim sürecinde onunla birlikte Adana’nın Karşıyaka, Meydan, Dadaloğlu ve öteki işçi semtlerinde sınıf siyasetini anlatmaya çalıştık.

Devamında 1978 yılında o günün koşullarında işçi sınıfına dayatılan “Toplumsal Anlaşmaya Hayır ve Doğu’daki Baskılara Son” konulu, Emegin Birliği’nin öncülük ettiği ve çok sayıda Kürdistanlı ve Türkiyeli siyasi hareketin desteklediği, binlerce işçi – emekçinin katıldığı büyük Adana mitingimizin en önünde bu mitingin önemli örgütleyicilerinden biri olan Osman yoldaşımız vardı.

Bugünün post – modernist öndercikleri her ağızlarını açtıklarında ”Biz siyaset yapacağız ama paramız yok” diye diye yılları heba ederken bakalım bütçelerinde tek kuruş parası olmayan, temin ettiği paranın da önemli kısmını THKO MB Merkez Komitesi’ne aktaran Osman Karatop ve az sayıdaki öteki yoldaşları bütün imkansızlıklara rağmen iki yıl içerisinde Adana’da neler yapmışlar?

1976’dan 1978 yılının sonuna kadar Adana’da İplik- İş, Birleşik Maden – İş Sendikası ve Emekci Kadınlar Birliği’nin birer şubeleri, Genç Emekçiler Birliği’nin iki şubesi, Emeğin Birliği gazetesinin bir bürosu kuruldu. Çok sayıda miting, yürüyüş, seminer, bildiri dağıtımı, grev destekleme, işçi mahallelerinde propaganda faaliyetleri örgütlendi; her alanda Mücadele Birliği Komiteleri kuruldu. Mevsimlik tarım işçileri arasına ajitatörler gönderildi. 30 bin üyesi olan Çukosen sendikasından faşistleri atarak sendika ele geçirildi. Sabancı Holding’in Bossa, Sassa vb fabrikalarının yanısıra Paktaş ve Akgün fabrikalarında önemli örgütlenmeler yapıldı; bu fabrikalarda Mücadele Birliği Komiteleri kuruldu. Başta TÖB DER’li öğretmenler olmak üzere aydınlar içerisinde önemli bir güç haline gelindi. Lise ve üniversitelerde hatırı sayılır bir düzey yakalandı. Ve yavaş yavaş Adana’nın ilçelerine uzanan bir örgütlenme ağı kuruldu. İşte bunların tümünü sıfır bir bütçe ile ve Osman yoldaşın da içerisinde bulunduğu beş kişilik bir ekiple gerçekleştiriyorduk.

Bugünlerde kaybettiğimiz Çukurova proletaryasının önderi Osman Karatop ve mücadele yoldaşlarının bizlere bıraktıkları en büyük hazine yoldaşlarına ve sınıfa güven, kolektif çalışma, Leninist çizgide ısrar; tehlikelere bakmadan en önde yürüme; hiç bir zaman TC devletine, onun yasallığına ve burjuvaziye güvenmeme; daima bağımsız sınıf siyaseti izleme ve mücadelenin ihtiyaç duyduğu bütün araç, yol ve biçimleri tereddütsüz kullanma tutumudur.

Osman yoldaşı anmak demek onun mücadelesini yürüttüğü istem ve amaçlar uğruna savaşım yürütmek demektir.

Osman Karatop yoldaşı çok sevdiği Komünarların yanına uğurlarken onun o büyük kavgası önünde saygıyla eğilirken Osman yoldaşa ve Hatice yoldaşa diyoruz ki sizler her daim Kurdistan komünistlerinin kalbindesiniz.

Selam sizlere Çukurova’nın dik başlı işçi önderleri!

Yoldaşınız Hüseyin İşli

12 Temmuz 2019

Diğer Başlıklar

SEҪİMLER VE GERҪEKLER! HAMİT BALDEMİR

SEҪİMLER VE GERҪEKLER! Gerek ulusal mücadelede ve gerekse sosyal mücadelede devrimciler legaliteyi her zaman olanaklar …

30.YILINDA MADIMAK KATLİAMININ UNUTMADIK! XETA SOR

Yılında Madımak Katliamını Unutmadık! 2 Temmuz 1993, TC devletinin katliamlar serisine bir yenisinin eklendiği, kara …

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN-6- Remzi BİLGET

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN Bitmiyor Ölümlerimiz! Ağlamak nedir, gözyaşı ne ola? Ya da kuruması …

FIRSAT KARGALARI! Samet ERDOĞDU

FIRSAT KARGALARI 10 sene önce politik meteorolojide benim hava tahmini göstergem Öcalan idi. Ona bakarak …