Perşembe , 25 Nisan 2024
Home / Dünya / KKP Temsilcisi Serhat Çetinkaya´nin de Bir Konuşma Yaptığı KÖLN Mitinginde Alman Polisi, Hdp Sözcülerini Konuşturmadı..

KKP Temsilcisi Serhat Çetinkaya´nin de Bir Konuşma Yaptığı KÖLN Mitinginde Alman Polisi, Hdp Sözcülerini Konuşturmadı..

Alman Polisi, Hdp Mitinginde Sözcülerini Konuşturmadı.

Almanya’nın, siyasi partilere yönelik getirdiği toplantı yasağına rağmen, Köln kentinde ‘HDP’ye destek mitingi’ için izin vermesi çok tartışılmıştı. Gelişmeler sonucunda Almanya, HDP mitingine izin verdi ama HDP sözcülerine konuşma izni vermedi. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından, Almanya’nın çifte standart uygulaması gerekçe gösterilerek Alman makamlarına gösterilen tepkiler neticesinde, Köln Neumark Meydanı’nda bugün düzenlenen mitingde HDP sözcülerine konuşma yasağı getirildi.

HDP bayraklarıyla donaltılan alanda miting başlamasına az bir zaman kala, meydanda bulunan Alman polisi ile mitingi organize eden komite arasında yoğun görüşmeler yaşandı. Alman polis yetkilileri, mitingde HDP Milletvekili ya da milletvekilliği düşürülen isimlerin konuşma yapmasına izin verilmeyeceğini komiteye bildirdi. Polisin uyarısı üzerine miting programında yer alan ve bir süre önce milletvekiliği düşürülen Tuğba Hezer ve Ahmet Yıldırım, alana gelseler de mitingde konuşma yapamadılar.

Mitingi organize edenlerden, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Onursal Başkanı ve HDP’den önce milletvekili aday olan ve dün adaylığı iptal edilen Turgut Öker bir konuşma yaptı.

Miting görevlileri tarafından “Bugün sadece HDP’ye destek sağlamak için buradayız. HDP bayrakları dışında herhangi bir örgüt ya da başka semboller kullanılmasın” uyarıları da yapıldı.

Miting, etkinliği organize eden KCDK-E EŞ Başkanı Yüksel Koç, AABK Onursal Başkanı ve HDP’den önce milletvekili aday olan ve dün adaylığı iptal edilen Turgut Öker ve Hayko Bağdat birer konuşma yaptı.

Ayrica KKP Temsilcisi de HDP Köln seçim mitinginde bir konuşma yaptı. KKP temsilcisi Serhat Çetinkaya yaptığı Konuşma da özetle şunları belirtti:

“Sömürgeci Türk devleti boyunduruğu altındaki halkların ulusal haklarını inkar etmek ve ulusal özgürlük mücadelelerini bastırmak için tarih boyunca tehcir, katliam ve soykırımlara başvurmuştur. Ermenilere, Batı Anadolu ve Pontus Rumlarına, Süryanilere karşı defalarca başvurduğu katliam ve soykırımlarla hristiyan halkları yok olmanın eşiğine getiren Türk devleti tüm baskı, zulüm ve katliamlarına rağmen Alevileri, Kürtleri ortadan kaldırmayı ise başaramamıştır. İşte dün başaramadığını bugün başarmak için kollarını sıvamış; dört bir yandan saldırıya geçmiştir.

Öte yandan TC devleti ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, ahlaki her alanda derin bir bunalım ve çürüme içindedir. Bu bunalım TC devletini hızla bir çöküş ve dağılmaya doğru götürmektedir. TC devleti bu yüzden içte ve dışta saldırganlaşmakta; içerde faşist, dışarda emperyalist devlet politikalarına yönelmektedir.

Gerçekten de TC devleti hem içerisine düştüğü bunalımı atlatmak; hem kaçınılmaz çöküşünü durdurmak; hem de tarihsel geleneği olan emperyalist politikalarını sürdürmek için dün nasıl ki Ermenileri, Suryanileri, Pontus Rumlarını, Alevi inancından halklarımızı katliam ve soykırımdan geçirdiyse; Şeyh Sait isyanında, Ağrı’da, Zilan’da, Sason’da, Dersim’de, Roboski’de, Maraş’ta, Madımak’ta Kürt ve Alevileri defalarca katliamlara, bölgesel zulme ve sürgüne uğratarak bir taraftan soykırım gerçekleştirirken diğer taraftan da topraklarına ve mülklerine el koyarak hazinelerini kanlı servetlerle doldurduysa; kapitalistlerini bu mülk ve servetlerle besleyip palazlandırdıysa bugün de aynı kan ve zulüm politikalarını devam ettirmektedir.

Çünkü TC devleti demokratik değildir; barışçı devlet değildir; burjuva hukuk devleti değildir. O dün olduğu gibi bugün de bir savaş ve yıkım, işgal ve ilhak devletidir.

Dün nasıl ki Hatay’ı, Kıbrıs’ı işgal ve ilhak ederek somürgeci emellerini gerçekleştirdiyse bugün de Efrin’i işgal ederek; her gün Güney Kürdistan topraklarını bombalayarak; Rojava’nın henüz işgal etmediği Menbiç, Kobani, Kamışlı gibi yerlerini de fetih etmek istediğini bas bas bağırarak; Kerkük, Şengal, Kandil ve Musul’a kadar Güney Kürdistan topraklarını işgal etme amacını alenen sergileyerek emperyalist, talancı, fetihçi bir devlet olduğunu ortaya koymaktadır.

İşgalci, sömürgeci TC işte bütün bu emperyalist emellerini gerçekleştirmek icin daha önceki sahte ”barış ve çözüm” masasını devirdi; bütün maskesini sıyırdı ve önce ülkemiz Kuzey Kürdistan’da topyekün bir seferberlik ve savaş başlattı. Son iki yıldır en barbar bir biçimde kentlerimizi yaktı, yıktı, binlerce insanımızı katletti. Yüzbinlerce insanımızı yerlerinden yurtlarından etti. Cizre, Sur, Şırnak ve öteki kentlerimiz aylarca abluka altında tutuldu.

TC devleti bir taraftan HDP eşbaşkanları sayın Figen Yüksekdağ ve Selahaddin Demirtaş’tan başlayarak halklarımızın yasal temsilcilerini tutuklarken, binlerce devrimci aktivisti zindanlara atarken; diğer taraftan da ilerici işçileri, emekçileri, kadınları, gençlerimizi işlerinden atarak tüm topluma boyun eğdirmeye çalıştı. Özgür düşünen gazetecileri tutukladı; akademisyenleri, yazarları tutukladı, haklarında kovuşturma başlattı. Seçilmiş belediye başkanlarını görevden aldı, zindanlara attı; yerlerine kayyumlar atadı. İki yıldır süren OHAL ve KHK düzeni iyice yerleşti, kemikleşti. Böylece tüm Kürdistan ve Türkiye’yi adeta cehenneme, tımarhaneye, hapishaneye çevirdi.

Bu halklar hapishanesinin baş celladı, terörist, barbar TC devletinin başı T. Erdoğan böylesi bir ortamda halklarımızı 24 Haziran’da seçime götürüyor. Kendisi yine Cumhurbaşkanlığına; partisi ise mecliste çoğunluğu elde etmeye talip. Yeni hükümete gelince onu da seçilecek olan Cumhurbaşkanı kendi keyfine göre tayin edecek. Çünkü yeni sistemde mebusların bir muhtar kadar bile fonksiyonları yok ve bakanların mebus olması gerekmiyor.

Bu koşullarda yapılan seçimlerde aslında temelde iki taraf var: bir tarafta kendi aralarında Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı diye kamplaşmış olan ve bu kamplar içinde birbirleriyle kayıkçı döğüşü yapan düzen partileri var. Sömürgeci emperyalist Turk devletinin bu düzen partilerinin her iki ittifakı; Kürtlerin, devrimci ve demokratların, Alevilerin, gayri müslimlerin karşısında Yenikapı Ruhu’nda ittifak edenlerin ittifakıdır. Bunlar HDP vekillerinin dokunulmazlıklarını birlikte kaldırdılar; Efrin işgalini hep beraber desteklediler; Kürdistan’da uygulanan katliamlarda hep saldırgan ”Mehmetçik”ten yana oldular.

Diğer tarafta Kürtleri, gayri müslümleri, Alevileri, emekçileri, ezilenleri, mağdur edilenleri, devrimci ve demokratları temsil etmeye çalışan HDP ve onun halen zindandaki Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtas var.

Partiya Kominista Kurdistan / KKP olarak bu tabloda elbette ki tercihimiz meclis seçimlerinde HDP; cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Sayın Demirtaş’ı desteklemektir. Ki KKP bu politikayı bugün değil, geçmişte de uygulamış; partimize aksi politikalar dayatan, bu politikalar partimiz tarafından benimsenmeyince de KKP’yi tasfiye etmek için canla başla uğraşan bir legal parti ile de yollarını tamamen ayırmıştır.

Biz önceki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi bu sefer yapılacak olan seçimde de Demirtaş’ın adaylığını destekliyoruz ve halkımızı Demirtaş’ı ve HDP’yi desteklemeye çağırıyoruz.
Sandıklara gidin ve oylarınızı Demirtaş ve HDP lehine kullanın!

Kullanacağınız bu oylar bugun zindanlarda olan binlerce ozgurluk savasçısını özgürlestirme tercihi ve talebidir. Oylarınızla zindanlar boşalsın; genel siyasal af ilan edilsin diye haykırın.
Kullanacağınız bu oylar Roboski’nin, Sur’un, Suruç’un, Sivas’ın, Maraş’ın hesabını sorma haykırışıdır. O yüzden bu seçimlerde HDP’yi güçlendirin. 687 haftadır evlatlarının akıbetini soran Berfo anamızın ve evlatlarını faili meçhullerde, işkencelerde kaybeden bütün analarımızın hesabını sorduğumuzu dünya aleme duyuralım. Cenazeleri günlerce sokak ortasında bekletilen Taybet anaların ahının yerde kalmayacağını herkese bildirelim.

Başta halkımızın, biz Kürt milletinin, güncel – acil ulusal demokratik talepleri gelmek üzere; Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de yaşayan halkların acil ekonomik, sosyal, demokratik taleplerini kapsayan yeni, tam ve gerçekten demokratik bir anayasa gerçekleştirmek için ilk güçlü yumruğu 24 Haziran’da indirelim. Başta Tayyip, onun müttefiki Bahçeli, sonra Kılıçdaroğlu, onun adayı M. İnce, Akşener, Karamollaoğlu ve bunların partilerini rezil rüsva edelim. Dengeleri ilerici, demokratik, barış, özgürlük ve insan haklarından, emekten ve halktan yana güçler lehine bozalım.

Güçlerimizi birleştirerek haramilerin saltanatını yıkabileceğimizi gösterelim.”

26. 5. 2018 Köln

Diğer Başlıklar

SEҪİMLER VE GERҪEKLER! HAMİT BALDEMİR

SEҪİMLER VE GERҪEKLER! Gerek ulusal mücadelede ve gerekse sosyal mücadelede devrimciler legaliteyi her zaman olanaklar …

30.YILINDA MADIMAK KATLİAMININ UNUTMADIK! XETA SOR

Yılında Madımak Katliamını Unutmadık! 2 Temmuz 1993, TC devletinin katliamlar serisine bir yenisinin eklendiği, kara …

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN-6- Remzi BİLGET

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN Bitmiyor Ölümlerimiz! Ağlamak nedir, gözyaşı ne ola? Ya da kuruması …

FIRSAT KARGALARI! Samet ERDOĞDU

FIRSAT KARGALARI 10 sene önce politik meteorolojide benim hava tahmini göstergem Öcalan idi. Ona bakarak …