Perşembe , 25 Nisan 2024
Home / anasayfa / ULUSAL SORUNA DAİR! HAMİT BALDEMİR

ULUSAL SORUNA DAİR! HAMİT BALDEMİR

Ulusal Soruna Dair

“İnsanın düşüncesini belirleyen toplumsal yapılarıdır. İnsanın düşüncesi toplumsal yapıyı belirlemez“. Yani hangi ekonomik sistemde yaşıyorsan; düşünceni o sistem belirler. Ve ekonomik sistemi ise ürtetim ilişkileri belirler. Üretim araçlarının özel mülkiyeti varsa ve insanların tek alternatifleri ücret karşılığında çalışmaksa, yani iş gücünde satacak başka bir metası yoksa bu birey işçidir/emekçidir. Burjuvazinin yaşam ve düşüncesini belirleyen onun içinde bulunduğu ekonomik ilişkilerdir.  Üretim araçları karşısındaki durum ve üretimden alınanan paraya göre sınıflar oluşur.  Aynı sistem içinde birbirine karşıt iki temel sınıf oluşur. Tabi ara sınıf ve tabakalar da vardır. Burada toplumsal kültürü belirleyen sınıf egemen sınıftır. Bu egemen sınıfla ezilen sınıfın çıkarlarları karşıtlık içindedir. Ezenin çıkarına olan ezilenin zararınadır. Ezilenin çıkarına olan da ezenin zararınadır. Bu iki sınıfın ekonomik ilişkilerinden doğan tüm ilişkileri sömürüye dayanır. Ezen sömürür, ezilen sömürülür. Dolayısıyla bu iki sınıf sürekli bir çatışma ve uzlaşmaz bir karşıtlık içindedir.

Bu tarihsel diyalektik durum insanın insanlaşma süreciyle başlar. Yani doğaya müdahale etmeye ve doğa karşında kendi özerkliğini kazanan insan ekonomik ve toplumsal sistemler üretmiştir. Bilerek veya bilmeyerek; üretimde bulunurken ekonomik ve toplumsal yasalar ona rağmen varolmuştur. Bu süreç insanlığı farklı maceralara taşımıştır. İlkel komünal toplumdan köleci topluma, köleci toplumdan feodalizme ve kapitalizme gelinmiştir. Şimdi insanlık kapitalist emperyalist sistemde yaşıyor. Kapitalist topluma denk düşen toplumsal topluluk ulustur. Halkların bağımsızlık kavgası, burada ulusal bağımsızlık biçimini almıştır. Kapitalist emperyalist toplumda ulusal sorun başka bir biçim ve boyut almıştır. Uluslar bu beladan kurtulmanın sancılarıyla kıvranıyor.

Her sınıflı Toplumun Bir Sömürgecilik Sistemi Vardır

Bu söz konusu sınıflı toplumlardaki iç sömürüye doymayan ve bu sömürüyü yetersiz bulan egemenler; dışarıya açılır. Ticaret veya ekonomik açılım daha çok ordununun egemen olduğu toprakların sınırlarında gerçekleşir. Yani başka halkları ve ülkeleri silah zoruyla egemenlik altına alma ve sömürgeleştirme ile zenginliklere el konulur. İnsanları ilkel ve acımasızca sömürür ve pazarlarına el konur. Bu öyle kolay olmaz. Savaş ve katlimalar eşliğinde gerçekleşir. Egemen sınıf kendi ezilen sınıf ve tabakaları aşağılar ve kendine muhtaç bir konumda tutar. Daha beterini egemenler bu kez sömürgeleştirdiği halklara yapar. Bu bir taraftan ırkçılığı geliştirirken diğer taraftan ezilenleri aşağılayarak ve hor görerek egemen; egemenini üstün ve dokunulmaz gören bir toplumsal kültür yaratır. Bu bir taraftan kin ve öfke yaratırken; diğer taraftan egemene karşı aşağılık kompleksini iliklerine kadar yaşayan bir toplum ve halk gerçeğini var eder. Bu durum ayni zamanla egemen sistemin mezar kazıcısını da doğurur. Egemene karşı ve onu tarihsel sahnede silecek bir sınıf ve mücadelenin sosyo ekonomik ve siyasal koşullarını da üretir. Yani her sistem kendi mezar kazıcısını da kendisiyle birlikte var eder. Kapitalizmin egemen sınıfı kendisiyle birlikte işçi ve emekçiler sınıfını da var etti. Onun varlık nedeni olan ayni zamanda onun mezar kazıcısıdır. Kapitalizm ezilen ve sömürge ulusları var etti. Karşılığında ulusal kurtuluş mücadelesini ve ulusal bağımsızlık kavgasının tarihsel ve toplumsal koşullarını üretti. Bu, karşıtların mücadelesi veya karşıtların birliğinin toplum ve ulusal plandaki ifadesidir. Ha bu arada sömürgecilik sınıflı toplumla başlamıştır. Ulusal sorun ve sömürgeler sorunu da kapitalizm ve emperyalist sitemin yarattığı bir sorundur.

Ulusal Sorun Bir Burjuva Sorundur

Ulus, kapitalist burjuva toplumunun bir toplumsal biçimidir. İlkel komünal toplumda genitik veya kan bağına dayalı sosyal yapılar olur. Bu tarihsel sürecin en üst sosyal biçimi aşirettir. Sınıflı topluma geçişle kan bağına dayalı sosyal formlar yerini halka bırakır. Halklar, köleci toplumda devlet olgusuyla buluşur. Kan bağına dayalı örgütlenme yerini vatandaşlık ve devlet örgütlenmesine bırakır. Feodalizmde bu toplumsal biçim milliyete dönüşür  ve ona takabül eden feodal örgütlenme biçimleri veya feodal devletler tarih sahnesine çıkar. Bu sistemde, acımasız bir sömürgecilik sistemi vardır. En son sömürücü ve sömürgeci sistem olan kapitalizmdir. Bu sistemde toplumsal formun adı ulustur. Ulus, kapitalist toplumun, ayni ülke topraklarında tarihsel olarak yaşamış toplum adıdır. Burada egemeni ve ezileni ikisi birlikte bu biçim içinde varolurlar. Ulus sorunu, burada bir pazar ve sınıfsal egemenlik sorunu olarak ortaya çıkar. Ulusal devletler şeklinde tarih sahnesinde boy gösteren uluslar; çok uluslu devletlerde; ezen ve ezilen ulus sorununa yol açtı. Daha sonra, yani emperyalist aşamada ulus devlet ulusal sınırları aştı ve emperyalist devlete dönüştü. Bu ayni zamanda çok uluslu devleti ifade eder. Ayni zamanda emperyalist sömürgeciliği ifade eder. Buna karşı ulusal bağımsızlık mücadeleleri gelilşir. Bu günümüzde de tüm şiddetiyle varlığını devam ettiriyor.

Ulusal Sorun Ve Sosyalistler

Serbest rekabetçi dönemde ulusal kurtuluşa önderlik eden ve ulusal devletlerini kuran burjuvazi; aynı zamanda “ulusların kutarıcısı idi”. Burjuvazi, artık ulus kurtuluşun karşıtı olmuş ve gerici bir konumdadır. Başka bir deyimle günümüzde kapitalizm artık ulusların kaderini tayin hakkına karşı bir duruş içindedir. Yani uluslararası sermayenin bir bileşeni olan her ulustan burjuvazinin ulusallığı kalmamamıştır. Burjuvazi için kar önemlidir. Yani sömür önemlidir. Bunun için pazar gereklidir. Dünya tek bir pazara dönüşmüş. Ulusal sınırlara sıkışmayı hiç bir burjuvazi istemez. Her toplumun burjuvazisi evrensel sermaye ile çalışmayı ve onunla birlikte olmayı ister. Uluslararası burjuvazi ile birleşme dışında bir şansı yoktur. Bu durum onun sınıfsal çıkarına daha uygundur. Burjuvazinin milli yönü (!) ülke toprağını özel mülkiyeti gördüğündedir. Yoksa halktan ve yurtseverlikten bir milliliği yoktur.

Ulusal sorun, birinci dünya savaşı sonunda yeni bir biçim aldı. Önderlikleri de değişti. Çünkü, 1917 Ekim Devrimi yeni bir çağ açtı. Sosyalist devrimler ve ulusal kurtuluş mücadeleri çağı.  Ulusaların kendi kaderini tayin etme hakkı için mücadeleyi komünistler devir aldı. Ulusal sorun; burjuvaziden veya kapitalizmden komünistler kötü bir “miras” olarak kaldı. Sosyalistler bu tarihsel sorunun çözümünü kendine görev bildi. Ezilen ve sömürge halkların kendi kaderlerini tayin hakkını hem desteklediler ve hemde önderlik ettiler. SSCB sınırlarındaki halkların kendi devletini kurmalarına öncülük ettiler. SSCB sınırları dışındaki uluslara da dayanışma ve destek içinde oldular. Geliştirdiği ulusal sosyalistler ve uluslar sorunun sosyalist çözümü süreç

İçinde sekteye uğramış olsa da böyle bir tarihsel süreç yaşandı ve denendi.

1950’lerden Sonra Ulusal Demokratik Devrimler

İkinci Dünya Savaşında SSCB’nin Hitler faşizmini yenmesinden sonra sosyalist önderlikli devletler çoğaldı. Bu gelişme ezilen ve sömürge halklara ilham oldu. Asya, Afrika ve Latin Amerika’da bir dizi sömürgede sosyalist önderlikle  ulusal kurtuluş savaşları verildi ve hemen hepsi  zaferle sonuçlandı. Asya’da özellikle Çin’deki ulusal demokratik devrim ve uzun vadeli halk savaşı pratiği halklara yol gösterici oldu. Tarihe baktığımızda, emperyalist çağda ulusal kurtuluş mücadelesine sosyalistler önderlik ettiler ve hala ediyorlar. Günümüzde sosyalizmin mevzi kayıp etmesi önemli boşluk yarattı. Reel sosyalizmin yıkılması halklarda da hayal kırıklığına yolaçtı. Halklar bağımsızlık mücadelesinde önemli bir destekten ve moral güçten yoksun kaldı. Görüldüğü gibi sosyalistler burjuvaziden daha millidir. Üstelik ülkeye bir mülkiyet olarak bakmıyor. Halkların yaşadığı topraklar ve kültürel değerler olarak görüyor. Malesef günümüzde sosyalist önderlikler nesnel ve öznel koşullardan kaynaklı zor bir süreçten geçiyor. Her şeye rağmen ulusal kurtuluşa günümüzde de sosyalistler dışında gerçek anlamda hiç bir sınıf önderlik edemez. Burjuvazi, emperyalizmle kapışmayı çıkarına uygun görmez.. Emperyalizmle kapışmaya gücü de yetmez. Bu nedenle anti emperyalist bir burjuva sınıfının ekonomik ve sosyal koşulu yoktur. Kimi küçük burjuva ve feodal önderlikler ise bu misyonu yüklenselerde, emperyalizmle işbirliği yapmaktan başka seçeneği yoktur. Gerçek anlamda bir bağımsızlık kazanmaları olanaksız. Emperyalizmin yeni sömürgesi olarak ancak varlığını devam ettirebilir. Bu sınıf ve tabaklar, bu durumu hazmedebilirler. Sosyalistler böyle bir durumu kabullenemez. Tam bağımsızlık için savaş verir. Ne var ki, mevcut dünya konjönktürel durumda, bu savaşta sosyalistlerin bu misyonlarını yerine getirmeleri için nesnel koşulları yoktur. Buna rağmen bu halkların kavgasının başarısı için sosyalistler varsa güçleri önderlik misyonunu yerine getirmek için ne gerekirse yapacaktır. Ezilenlerin kurtuluşu ve sınıf mücadelesinin bir parçası olarak ulusal kurtuluş mücadelesinin başarısı için; sosyalist mücadeleye devam edecektir. Ulusal kurtuluş mücadelesine, sosyalistler koşulsuz desteklerini sunacaktır. Önderlik etme yarışından vazgeçmeden koşulsuz ulusal kurtuluş kavgasına omuz verecektir. Bu iyice bilinmelidir. Gerçek anlamda millidir sosyalistler. Ve yine bilinmelidir. Sosyalist olmayan bir ulusal önderlik, devlet kursa bile tam bağımsız bir devlet kuramaz. Bu da ulusal sorunun çözümünün bağımlı bir şekilde ve görece çözümü demektir. Buna rağmen bu başarı bile tarihsel önemdedir. Çünkü ezilen bir ulus burada bir mevzi kazanmıştır. Tam olmasada bağımlı bir devlete sahiptir. Böylece sorun yarım bir çözüme kavuşmuştur. Bu dünya koşullarında bu tür sınıfsal önderliklerden bundan daha ilerisini beklemek gerçekçi değildir. Ulusal sorunun tarih sahnesinde sorun olarak çıkması bir dünya devrimi ile mümkündür. Bölgesel çözüm ise sosyalist önderlikli bölgesel devrimle ancak mümkündür. Bu gerçekliğe rağmen, sosyalistler / komünistler olarak; varolan ulusal kurtuluş hareketlerine koşulsuz destek sunmak bir devrimci görevdir. Önderlik yarışını unutmadan.

Hamit Baldemir

Diğer Başlıklar

SEҪİMLER VE GERҪEKLER! HAMİT BALDEMİR

SEҪİMLER VE GERҪEKLER! Gerek ulusal mücadelede ve gerekse sosyal mücadelede devrimciler legaliteyi her zaman olanaklar …

30.YILINDA MADIMAK KATLİAMININ UNUTMADIK! XETA SOR

Yılında Madımak Katliamını Unutmadık! 2 Temmuz 1993, TC devletinin katliamlar serisine bir yenisinin eklendiği, kara …

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN-6- Remzi BİLGET

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN Bitmiyor Ölümlerimiz! Ağlamak nedir, gözyaşı ne ola? Ya da kuruması …

FIRSAT KARGALARI! Samet ERDOĞDU

FIRSAT KARGALARI 10 sene önce politik meteorolojide benim hava tahmini göstergem Öcalan idi. Ona bakarak …