Perşembe , 25 Nisan 2024
Home / Dünya / YÜZÜNCÜ YILINDA EKİM DEVRİMİ – Hüseyin İşli

YÜZÜNCÜ YILINDA EKİM DEVRİMİ – Hüseyin İşli

Özgür Emekçi Kadınlar Platformu tarafından 5 Kasım 2017’de düzenlenen ”Ekim Devrimi ve Ekim Devrimi’nin Kadın Mücadelesindeki Etkileri” konulu ”Ekim Devrimi’nin 100.Yıldönümü” Panelinde Dengê Kurdîstan gazetesi adına konuşma yapan Hüseyin İşli’nin konuşması:

Büyük Ekim Devrimi emperyalizm döneminde Proleter Devrimler Çağını açtığı gibi sömürgelerin ve ezilen ulusların Ulusal Kurtulus Çağı’nı da açtı.

Ekim Devrimi’nin 100’üncü yılını kutladığımız ve onun Kadın Mücadelesindeki Etkilerini tartışacağımız bu günde ülkemiz Kürdistan’da halkımızın ulusal kurtuluşu yolunda toprağa düşen sayısız kadınımızı; en başta da somürgeci Saddam rejimine karşı mucadelede idam edilen ilk Kürt kadın peşmerge Leyla Qasım’ı saygıyla anıyorum.

Leyla Qasım 24 nisan 1974’de yakalanır uyduruk bir mahkemede yargılanır ve 4 yoldaşıyla birlikte idam edilir. Leyla Qasım, mahkeme karşısında cellatların yüzüne şöyle haykırır: “Beni öldürün fakat şu gerçeği de bilin ki benim öldürülmemle binlerce Kürt uyanacak. Ben Kürdistan’ın özgürlüğü yolunda canımı feda ettiğimden dolayı sevinç ve gurur duymaktayım”. Ve idam sehpasına Ey Raqip marşıyla gider.

Yine Kuzey Kurdistan’da Koçgiri ayaklanmasının önderlerinden Alişer vurulduktan sonra eşi ve yoldaşı olan Zarife, Alişer’i vuranı alnının ortasından vurur; düşmanın ateşi altında kendisi de eşi ve yoldaşı Alişer’in yanına düşer.

Dersim ayaklanmasının önderi Seyit Rıza’nın eşi Besê de kahraman kadınlarımızdan biri olarak halklarımızın kalbinde yer etmiştir.

Bugün de Leyla Qasımların, Zarifelerin, Besêlerin, Zilanların, Sakinelerin takipcisi olan kadınlarımız Kürdistan’ın bütün bölgelerinde ve diasporada çetin ve zorlu bir sınav vererek sömürgeci rejimlere karşı Bağımsızlık ve Özgürlük mücadelesini yükseltiyorlar.
Bütün alanlarda mücadelemizi yükselten savasçılarımıza selam olsun!

Kadınlarımızın bugünden başlayarak temellerini attıkları, ülkemiz halklarından komünist kadınların önderlik ettiği Özgur Emekçi Kadınlar Platformu’nu selamlıyorum!

Emekçi kadınlarımızın Ekim devriminin 100. yılında yeni bir şevk ve inançla mücadeleyi daha da yükseltmeleri; örgütlü mücadelede ileri adımlar atmaları çok anlamlıdır. İnanıyorum ki kadın yoldaslarımız gelecekte örgutlenmelerini daha da büyüteceklerdir.

Ekim devriminin 100. yılını kutladığımız bu günde partimizin temellerinin atıldığı kuruluş kongremizin yapıldığı Semsur ili Besni kazası Karalar köyünde bize ev sahipliği yapan Döndü Türkmen yoldaşımızı ve ikinci kuşaktan genç yaşta yitirdiğimiz yoldaşlarımızdan Evrim Alataşı anarken onun bizleri zindanlarda yalnız bırakmamasını hiç unutmayacağız. Hep saygıyla anacağız.

İlk Rus marksist grubu 1893 yılında, daha Komünist Manifesto’nun Rusya’da yayınlanmadığı bir dönemde Emeğin Kurtuluşu adıyla Plehanov tarafından Cenevre’de kuruldu.

1898 yılında rus marksistleri Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ni (RSDİP) kuracaktı. RSDIP kurulmadan önce Lenin çok sayıda grubu bir araya getirerek Petersburg İşçi Sınıfının Kurtuluşu İçin Mücadele Birliği’ni (Kasım 1895) kurmuştu. Ancak Lenin Aralık 1895’te tutuklanır ve 14 ayını hapiste geçirir. 1897 Şubat’ında Güney Sibirya’da Şuşensköy’e sürgün edilir; ve polis gözetiminde üç yılını sürgünde geçirir. Bu arada daha önceden tanıştığı Nadeşda Krupskaya ile Ufa’da buluşur ve 1898’de sürgünde evlenirler. Lenin Şubat 1900’e kadar sürgünde kalır.

RSDİP’in ilk kongresi Lenin’in sürgünde olduğu bir sırada toplanır.

İlk kuruluşunda program ve tüzüğü olmayan RSDİP’nin ilk kurucu Kongresi Beyaz Rusya’nın başkenti Minsk’te 9 delegeyle yapılır. 3 kişilik bir Merkez Komitesi seçilir ve partinin kurulduğunu ilan eden bir Bildirge yayınlanır. Ancak MK’nin bir üyesi dışında diğerleri bölgelerine giderlerken yakalanır.

Lenin bu dönemde devrimi hedefleyen marksist bir partinin ancak komunistlerin bakış açısını her halükarda Rusyanın en ücra köşesine kadar ulastıracak bir yayın organı vasıtasıyla örgütlenebileceği sonucuna vardı. Bu maksatla yurtdışına çıktı. O ve arkadaşları yayınladıkları merkezi yayın organı olan ISKRA ile, hem dağınık olan komunist hareketi birleştirdiler, örgütlediler hem de komunizmin propogandasını – ajitasyonunu yaptılar.

1903 yılında toplanan RSDİP 2. Kongresi’nde asıl tartışma menşeviklerle bolşevikler arasında parti üyeliği konusunda çıktı (parti tüzüğünün 1. maddesi tartışılırken). Martov’un öncülük ettiği menşevikler ”parti program ve tüzüğünü kabul eden ve partiye aidat veren herkes parti üyesi olabilir” diyorlardı. Bolşevikler ise ”parti program – tüzüğünü kabul eden; aynı zamanda bir parti organında çalışan kişiler parti üyesi olabilir” görüşünü savunuyorlardı.

1904 yılına gelindiğinde Rus Çarlığı, Japonya’ya savaş açtı. Japonya karşısında aldığı yenilgiyle birlikte çok sayıda işçi ve emekçinin ölümüne sebep oldu. Ekonomik kriz derinlesti. Bu arada bolşeviklerin kitleler içerisindeki çalışmaları arttı. Putilov fabrikalarında 12000 işçi grev gerçeklestirerek ”8 saatlik iş günü, savaşa hayır” sloganlarıya sokaklara döküldü. Putilov işçilerinin direnişini 150 000 işçi destekledi ve 9 Ocak 1905’te 10 000’ler saraya doğru yürüdü. Çarın askerleri işçilerin üzerine ateş açtı. 1000’lerce işçi katledildi. Tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçecek olan bu katliam Çarın gerçek yüzünü açığa çıkardı. Ve Rusyanın her tarafında grevler birbirini izleyerek devam edip hayati felç edince köylüler de toprak sahiplerine karşı ayaklandı. Emekçi kitlelerin yükselen mücadelesi karşısında Rus Çarı geri adım atıp Duma denilen burjuva demokratik parlamentonun açılmasını kabul etmek zorunda kaldı.

1905 devrimiyle iktidarı ele geçirememiş olsalar da kitleler mücadeleleri ile Çarlık otokrasisinin iktidarında önemli gedikler açtılar. Aynı zamanda Rusyada işçilerin emekçilerin kendi örgütlenmeleri olan Sovyetleri ortaya çıkarmış oldular.

Menşevikler 1905 devrimi boyunca Sovyetlerde daha çok bir örgütlenmeye sahip olmalarına rağmen devrimi hedefleyen bir parti olmadıkları için Sovyet organlarını liberal burjuvazinin peşine takarak bir demokrasinin geleceğine inanıyorlardı. Bolşevikler ise 1905 devriminde doğan Sovyetlerin geleceğin iktidarının organları olduğunu görüyorlardı. Bunun için de 1905 devrimini işçilerin – köylülerin devrimci demokratik diktörlüğüne dönüştürmeyi hedefliyorlardı. 1905 devrimi ise bolşeviklerin tezlerinin doğruluğunu test ediyor ve işçi emekçi kitlerini devrime taşıyacak bir partiye ihtiyaç olduğunu gösteriyordu. 1905 yenilgisi ile birlikte Rusyada 1907’den başlayarak Çarlığın devrimci örgütlere yönelik baskı ve şiddeti daha da arttı. Bunun karşısında menşevik ve öteki sapma akımlar devrimci taktiklerden daha da uzaklaşarak tasfiyeciliğe başladılar (bugünün Kürdistan ve Türkiyesinde oldu gibi) . Bolşeviklerse kitlelerin içine girerek devrimci örgütlenmeyi sağlamlaştırdılar. Ve kayalara çarpan dalgalar gibi geleceğe hazırlandılar.

Lenin 1905 Kasım’ında Rusyaya giriş yaptı. Ancak iki gün yasal kalabildi, yeniden yeraltına çekildi ve 1908’de önce Finlandiya’ya geçti; oradan da İsviçre’ye geçti. 1910’da Bolsevikler önce haftalık gazete çıkardılar; daha sonra 3. Duma’da vekil olan N. G. Poletayev sayesinde günlük gazete Pravda çıkarılır. Milletvekili Poletayev hergün gazetede uyur; 10 yaşındaki oğlu da ona yardım eder.

4. Duma’ya giren 5 milletvekili sayesinde bolşevikler olağanüstü bir çalşmayla işçi hareketinin örgütlenmesinde önemli rol oynarlar. Bütün saldırı ve provokasyonlara rağmen Lenin partiye ve ülkeye daha yakın olmak için 1912’de Avusturya’ya yerleşti. Birinci Dünya Savaşı başlayınca Avusturya Lenini tutukladı. Ama Avusturya komünistlerinin müdahalesyle kurtuldu ve yeniden İsviçre’ye gecti.

1907 yılı ile birlikte sol sapma akımlarla da mücadele yoğunlaştı. Sol sapma akımların aksine, bolşevikler legalitedeki en ufak bir imkânı işçi sınıfı ve emekçiler lehine kullanmak ve örgütlenmek için gedik aradılar. Ve Duma seçimlerinde Duma’ya katılma gerekliliğine inandılar. 1912 seçimlerinde Duma’ya 6 milletvekili gönderdiler.

Bolşevikler 1912’de yapılan konferans sonucunda o zamana dek biçimsel olarak RSDİP içinde birlikte oldukları ama pratikte ayrı ayrı yürüdükleri menşeviklerle kesin olarak koptular. Böylece 6 yıl sonra gerçekleştirecekleri o büyük güne, 7 Kasım (eski takvimle 25 Ekim) Devrimine hazırlanacaklardı.

Tam da bu dönemde Birinci Emperyalist Pazar Paylaşım Savaşının tam – tam sesleri gelirken; emperyalistler daha fazla kâr, daha fazla pazarlar ve yeni sömürgeler elde etmek için halkları birbirine boğazlatmaya çalışırken tarih bir kere daha bolşeviklerle, bütün sağ, sol sapma akımlar arasındaki ayrımı derinleştiryordu. Bolşeviklerin dışındaki akımlar, 1914’de patlak veren pazar paylaşım savaşıyla birlikte kendi ulusal burjuvazilerinin yanında saf tutarken Lenin’nin partisi bolşevikler, bu savaşın emperyalistler arası rekabetin ürünü olduğunu, işçi ve emekçilerin bu savaşta silahlarını kendi burjuvazilerine çevirmeleri gerektiğini, çünkü emperyalizm olgusuyla birlikte çağın emperyalizm ve bütün gericilikten kurtulmak için proleter devrimler ve ulusal kurtuluş çağı olduğu ünlü belirlemesini yaparlar.

1917’ye girerken Rusyada işçiler yoksul köylüler savaşa karşı bolşeviklerin yanında yer alıyor; Çarlık ordusunda 100 000 asker Çarın ordusunu terk ediyordu. O dönemde bolşevikler emperyalist savaşa karşı devrimci iç savaş sloganı ile birlikte barış talebini öne çıkarıyolardı. İşçiler, yoksul köylüler, askerler Çarlık ve otokrasinin yeni pazarlar kazanmasının çalışanlar ve askelere hiç bir yararı olmadığını kendi gözleriyle, yaşamlarıyla görüyorlardı. Bundan dolayı da devrim fikri hızla gelişiyor, Rusyanın değişik kentlerinde işçiler greve başlıyor ve bazı bölgelerde ordudan ayrılan askerler işçileri destekliyordu. Bu olup bitenler gelecekteki devrimin nasıl olacağının habercisi idi.

1917 Mart’ına gelindiğinde emekçi kadınlar 8 Mart gününde Ekmek ve Barış talepleriyle sokağa çıktılar. Kadınları işçiler de destekliyerek ”Kahrolsun Çar, Kahrolsun Savaş” sloganlarıyla yeri göğü inlettiler. Çarlık kuvvetlerinin 100’lerce insanı katletmesine rağmen işçilerin saflarına katılan askerlerin desteğiyle bolşevikler işçi ve emekçilerle birlikte ezilen ulusları da sömürgeci boyunduruktan kurtulmak için ayaklanmaya çağırdılar.

Ayaklanma hızla büyüdü; ayaklanmacılar hapishaneleri basıp siyasi tutsakları özgürleştirdiler. 10 binlerce asker devrim saflarına katıldı. İşçiler ve askerler 1905 devriminin en büyük kazanımı olan Sovyetleri yeniden kurdular. Onları köylü sovyetlerinin kurulması takip etti. Bu devrimin sonucunda başta Çar 2. Nikola olmak üzere Çarın bakanlarını da tutuklayıp tahtını başına yıktılar. Böylece 370 yıllık Çarlık rejimi, (eski takvime göre) Şubat devrimi ile ebediyen yıkıldı.

Şubat devriminin ardından Rusyada bir taraftan ”Geçici Devrim Hükümeti” adında bir burjuva hükümeti, diğer taraftan ”İşçi Köylü Asker Vekilleri (Temsilcileri) Sovyetleri” olmak üzere ikili bir iktidar durumu doğdu. Duma’nın kurduğu ”Geçici Devrim Hükümeti”nin kurulmasını devrim için yeterli gören ve burjuvaziyi desteklemeyi sürdüren menşevikler, sosyalist devrimciler v.s daha ileri adımlar atılmasını ve sovyetlerin tek başına iktidarı ele almasını engellemek için burjuvaziyle işbirliğine girdiler.

Diğer taraftan burjuva devrimin kazanımlarını sürdürmek ve onu daha da ileriye götürmek için; kitlelerin ”ekmek, barış, toprak ve özgürlük” istemlerini gerçeklestirmek için; polis -asker ve bürokrasiyi dağıtarak, onun yerine silahlanmış halkın geçmesini isteyen bolsevikler Ekim Devrimi’ni hazırlamaya başladılar.

O dönemde yurtdışında olan Lenin burjuva devrimin hemen ardından Rusya’ya giriş yaptı. Petersburg proletaryası önderleri Lenin’e görkemli bir karşılama töreni gerçekleştirdi. Tabii bütün karanlık güçler saldırılarının yönünü, işçilere ve emekçilere olan kin ve nefretlerini cisimleştirdikleri Lenin’e çevirdiler. Çünkü işçi sınıfını burjuva sınıfa karşı ayağa kaldıran oydu. Daha Lenin 1895’te Petersburglu işçiler arasında çalışırken işçi sınıfının tarihi görevinin tüm ezilenleri, tüm emekçileri kurtarmak olduğunu işçilere anlatıyordu. Bu temel düşünce Lenin’in tüm çalışmasına ve mücadelesine yön verdi.

Lenin 1905 devrimi sonrasında yeniden Marks ve Engels’i okumaya ve daha önceki tüm devrimleri incelemeye başladı. Zürich’de 1917 Ocağında çeşitli ülkelerin gençleriyle yaptığı toplantıdaki konuşmasında ”Şimdi bir dizi ülkede proletaryanın iktidarı kendi eline alacağı, sosyalist devrimin patlayacağı anın yaklaştığı zamandır. Ama bu anı saptamak oldukça zor” ve üzüntüyle ekledi ”biz yaşlıların bu zamanı yaşayıp yaşamayacağını bilmiyoruz.”

Bu konuşma Ocaktaydı, Şubatta devrim patlak verdi. Ve Polonyalı bir yoldaş gelip ”Rusyada devrim oldu” dediğinde; olan şey Çarlığın yıkılmasıydı; ama toprak sahipleri ve kapitalistlerin iktidarı halâ duruyordu. Lenin hemen yoldaşlara şöyle yazdı: ”Şimdi yığınlara daha çok gitmek, yığınların bilincini uyandırmak; yarı yolda durulmayacağını, tersine savaşımı sürdürmek zorunda olduğunu göstermek gerekir.” Lenin ”Barış için savaşım” sloganını ve bütün emekçileri birleştirme zorunluluğunu vurguladı. Yanısıra ”Toprağın toplumsal mülkiyete alınması zorunluluğundan” söz etti. ”Ayaklanmayla oyun olmaz. Ancak bir kez ayaklanmaya karar verildiğinde sonuna dek gidilmeli. Ekim devrimi, önceki devrimci savaşımların deneyimlerinden ögrenmeseydik, hiç bir zaman olmazdı” dedi. Devrimden sonra Lenin ”Temel olanın endüstrinin gelişmesi olduğuna ve çok büyük öneme sahip ikinci önemli görevin eğitim ve kültür düzeyinin yükseltilmesi olduğuna” işaret eder. Kültür düzeyinin yüksekliğini emek üretkenligini yükselten bir faktör olarak görür. Ve giderek köyle – kent arasındaki uçurumun ortadan kaldırılması ve cehalete son vermek için okur yazarlığın yüksek olması gerektiğini belirtir.

Lenin, ”iktidara barjuvazi değil muhakkak sovetler gelmelidir” diyordu. Dolayısıyla bolşeviklerin sloganı ”Tüm iktidar sovyetlere!” eşliğinde parti devasa adımlarla büyüyordu. Öyle ki Nisanda 79 000 olan üye sayısı 3 aylık bir zaman içerisinde 240 000’e ulaşıyordu. 1 Mayıs’da yapılan soveyet seçimlerinde 19 ret oyuna karşı, menşevik ve sosyalist devrimcilerin oylarıyla, sovyetler yeni kuralan hükümete bakanlarla katıldılar. Bolşevikler bu döndemde ”Bütün iktidar sovyetlere” talebini ısrala sürdürdüler. Ancak sovyetler içinde henüz bolşevikler değil, menşevikler ve sosyalist devrimciler partisi taraftarları çoğunluktaydılar. Haziran’da yapılan ”Tüm Sovyetler Kongresi”nde Lenin konuşurken iktidara hazır olduklarını ve bolşeviklerin iktidar programlarının hazır olduğunu söyleyince salonda bulunanlar, ”susturun şunu ne diyor bu yahu” sözleri eşliginde hatta ”yuh” çekiyorlardı.

Gecici hükümetin savaşı sürdürmesi işçilerin, emekçilerin, askerlerin eylemlerinin artmasının önünü açıyordu. Savaşta ordunun yenilgisi ile hükümet düştü. Ve sosyalist olarak bilinen Kerenski iktidara geldi. Kerenski’nin ilk işi de komunistlere karşı taarruza geçmek oldu. Bununla birlikte Temmuz’da Kornilov, Çarı geri getirme amaçlı darbe yaparak iktidar kavgasına katıldı. Bu çatışmada Bolşevikler ”Önce Kornilov, sonra Kerenski” diyerek bujuvazinin bütün kliklerine karşı savaş kararı aldı. Bu savaşta Kornilov yenilgiye uğratıldı.

Ekim devriminin hemen arefesinde parti merkez komitesinde ayaklanma kararı tartışılırken Zinovyev ve Kamanev ”Sovyetlerin henüz ayaklanmaya hazır olmadığını, zamanın erken olduğunu” savundular. Ama Lenin’e göre ”Bolşevikler hemen zaman kaybetmeden hazırlanmalı”ydı. Lenin’in savunduğu görüş hakim oldu ve hemen Askeri Devrimci Komite kuruldu. 7 Kasım’da (25 Ekim) dünyayı sarsan o büyük gün geldi. Kışlık Saray ele geçirildi, geçici hükümet güçleri tutuklandı. Ertesi gün, 8 Kasım’da (26 Ekim) ”Rusyanın İşçi, Köylü ve Asker Sovyetleri” dünyaya ”sosyalist devrimin başladığını” duyuruyorlardı…

Ekim devrimi hemen hemen kan dökülmeden gerçekleşti. Ancak hemen emperyalist dış müdahale ve karşı – devrim güçlerinin iç savaş saldırılarıyla karşılaştı. Kolçak, Denikin ve öteki eski çarlık generallerine bağlı birlikler ve çeşitli çeteler sovyet iktidarını yıkmak ve eski düzeni geri getirmek için harekete geçtiler. Ama Rusyanın işçileri ve köylüleri 3 yıl sürecek olan karşı devrimci güçlerin direncini kıracak ve sovyet iktidarını sağlamlaştıracaktı.

Yeni sovyet iktidarı ilk iş olarak emperyalist savaştan geri çekildi ve savaşan uluslara kayıtsız, şartsız, ilhaksız, tazminatsız derhal barış önerdi. Yapılan emperyalist gizli anlaşmaları halklara ilan etti. Toprak kararnamesiyle toprak köylülerin denetimine verildi. Köylülerin tüm borçları silindi.

Çalışanlar için 8 saatlik iş günü kabul edildi. Çalışanlar için işsizlik sigortası, parasız sağlık sigortası başlatıldı.

Çarlık Rusyasındaki bütün halklara tam hak eşitliği, UKTH (Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı)gerçekleştirildi.

Finlandiya ve Ukrayna ayrılarak kendi devletlerini kurdu.

Ekim Devrimi ve Lenin hakkında tuttuğum notlara dayanarak bazı noktalara daha değinmekte yarar var:

Lenin kendisinden çok sey öğrendiği Plehanov’a çok bağlıydı. Ama Plehanov’un görüşlerinde sapma olunca, ona karşı sert tartışmaya girmekten hiç sakınmadı. Plehanov emperyalist savaşta ”Anavatan savunmacılığı”na girince de ondan tümüyle koptu.

Lenin Çernişevski’nin libarelizme karşı uzlaşmaz tavrından önemli ölçüde etiklenmiştir. Kendisi Marx, Engels ve Plehanov’u döne döne okuduğu gibi Çernişesvki’yi de tekrar tekrar okurdu.

”Tarih bize şimdi başka her hangi bir ülkenin proletayasının önündeki tüm görevlerden daha devrimci olan en yakın görevi verdi; bu görevin yerine getirilmesi sadece Avrupanın değil, şimdi diyebiliriz ki Asya gericiliğinin de en güçlü kalesinin yıkılması, Rus proletayasını uluslararası devrimci proletaryanın öncüsü yapabilir. ( 1902 )” Lenin bu sözleri 1917 Kasım (Ekim) devriminden 15 yıl önce yazdı.

Lenin tasarladığı partiyi işçi önderlerinin ortaya çıkmasına yardım edecek bir örgüt olarak inşa etmeyi düşlüyordu. Bu partinin devrimci teoriyle silahlanmış devrimcilerin savaşım örgütü olduğu açıkca görülür. “Sımsıkı birleşmiş bir avuç insan sıkıca el ele tutarak sarp ve zahmetli bir yolda yürüyoruz” der ve ”her şeye hazır olmalıyız. Parti genel olarak rolünün ve siyasal savaşımdaki önder rolünün küçümsenmesine karşı bir garanti oluşturmalı. Rus Liberal burjuvazisine fazla değer verilmesinden korunmalı; sosyalizme barışçıl yoldan, yani sınıf savaşımı olmadan ulaşılabileceği hayaline karşı bir garanti oluşturmalıydı.”

Ulusal sorunda görüşlerini her gün daha da geliştirerek devrimin öngününde “Rus imparatorluğunun içinde yer almış, bizimle kalmak istemiyen tüm miliyetlerle barışı her koşul altında, büyük özveriler, ödünler pahasına bile olsa ayakta tutmaya her zamanki gibi arzu duyduğumuzdan herkes emin olabilir. Zaten bunu Finlandiya ve Ukrayna’nın ayrılmasında kanıtladık. Sosyalist devrim” diyordu Lenin ”sadece ve esas olarak her ülkenin devrimci proletayasının kendi burjuvazisine karşı bir savaşımı olmayacak. Hayır. Tüm, emperyalizm tarafından ezilen, sömürge ve bağımlı ülkelerin uluslararası emperyalizme karşı bir savaşımı olacak.”

”Devrimci teori olmadan devrimci hareket olmaz” ilkesini bolşevikler temel düstur olarak aldılar.

Ekim devrimi oncesi Barış sloganı ve Toprak sloganı işçi sınıfına zaferi garanti eden sloganlardı. Yazı kurulunun oluşumu Krilov’un bir yükü çekmesi gereken -kuğu, turna balığı ve yengeçten oluşan- üç tekerlekli araba örneğine göre oluşamaz. Yazmak, konu seçimi, işlenmesi, edebi cila… İste yazmada Lenin’in dikkat ettiği üç etmen .

Lenin popüler konuşmayı Dmitri Iwanowitsch Pissarew (Dmitri Ivanoviç Pissarev) ve Nikolai Gawrilowitsch Tschernyschewski (Nikolay Gavriloviç Çernişevski)’den öğrendi. Ama en çok da saatlerce konuştuğu işçilerden öğrendi. Lenin daima devrimci teoriye büyük önem verirdi. Marx ve Engels’in öğretilerinin insanlık tarihinin incelenmesine dayanır ve tüm önceki devrimlerin deneyimlerini dikkate alıyordu ve toplumsal gelişmenin nereye gittiğini öğreniyordu.

Lenin anarşistlerin kahramanlıklarına saygı duyardı. “Kahramanlıkları partimiz işçilerine de damgasını vurdu” derdi.

RSDİP’nin 2’inci kongresine Rusya işçi emekçilerinin temsilcilerinden oluşan 50 parti üyesinin katılımı o zaman büyük bir başarıydı (Önce Brüksel’de toplanır; sonra Londra’da devam eder). Parti Kongresinin açılışı yapıldığında yürekler yakın gelecekte gerçekleşecek olan devrim için çarpıyordu.

Lenin’de her zaman işin püf noktası ÖRGÜTTÜR. Lenin her şeyin planlaması ve yapılmasında Örgütü işaret eder. Çünkü örgüt zaferin ön koşuludur.

Lenin 1861’lerdeki köylü reformu esnasında Liberalizmin hain rolünün maskesini düşürebilen; onun sınıfsal karakterini gösterebilen Çernişevski’nin etkisi altında kaldı.

Askeri sanat ve taktikleri Engels ve Carl von Clausewitz (Clausevitz)’den öğrendi. Ama her problemi çözebilmek için Marx ve Engels’e baş vurdu.

En önemlisi de Ekim devriminin temelini oluşturan Sovyetleri 1905 devrimindeki işçi ve emekçilerin deneyiminden öğrendi.

Bolşevikler 1848 devrimini incelediler. Paris Komünü’nden öğrendiler. 1905 – 1917 Şubat devrimi deneyimlerinden öğrendiler. Oradan büyük Ekim Devrimine geldiler. EN önemlisi de kendi hatalarından dersler çıkardılar.

Lenin cehaletin ortadan kaldırılmasının altını çizdi. Cahil biri diyordu politika dışında kalır.

Lenin savaşımdan vazgeçme ve temel sorunlardan uzaklaşma isteğini örtbas etmeye çalışan lafazanlara karşı çok daha ısrarlı ve şiddetli savaştı. ”Hayır 30 yaşındaki (yorgun) yaşlıları (akıllanmış uslanmış) devrimcileri, sosyal demokrasi döneklerini toplamayı biz en iyisi Kadetler’e (burjuvalara) bırakalım. Ödevlerimizden biri de proletaryanın yolunu şaşıran ve başkalarını da yanlış yola yöneltmeye çalışan insanlara karşı amansız bir savaşım yürütülmesidir.”

Lenin’in yedi kişilik Merkez Komitesi’ne seçildiği Ocak 1912 Konferansı’nda yaptığı konuşmasında Suren Spandaryan ”Yurt dışındaki bolşeviklerin hiç bir yararı olmadığını belirtmiş “çalışmak isteyenler Rusya’ya gelsin” demişti. Böyle düşünen aymazlar yurtdışında konumlanmış olan Lenin başta olmak üzere bütün komünistlere ”Hayattan kopuk”, ”Zamanı geçmiş” insanlar olarak bakıyorlardı.

Lenin ”partiyi ve Duma grubunu (yasal grubu) birbirine daha yakınlaştırmak için, grubun kendisini daha çok gelistirmeleri için sıkı bir şekilde çalışmalıyız.” ”Duma grubunun hatalarını düzeltmek için parti mücadelesi daha yeni başlıyor. Şu ya da bu konuda taktiklerini düzeltmeleri için çalışmalıyız” der. (Biz çok çalıştık ama olmadı.) Parlamenter grubun parti içerisinde hakim olması gerektiğini düşünen reformist çizgiyi Lenin ve bolşevikler ret etmiştir. Lenin’e göre ”bu grup bütünüyle partiye tabi olmalıdır.” Bolşeviklere göre kitlelerin dolaysız mücadelesi hareketin en yüksek biçimidir ve kitlelerin doğrudan eylemi olmadan parlamenter faaliyet hareketin en düşük biçimidir.

Komünist partisinin öncülüğünde gerçekleşen Ekim Devrimi burjuva devlet makinasını parçaladı. Egemen sınıfın özel bir baskı gücü olan devletin yerine işçi köylü asker sovyetlerinden oluşan halkın kendi iktidarı ortaya çıktı; yani proleter devrimler çağını açan sosyalist devrim başladı.

Ekim devrimi ile birlikte tüm Rusyanın yaşantısının yeniden örgütlenmesine ihtiyaç vardı. Bundan dolayı da 1922’de Lenin ”sadece okuma yazmayı bilen insanlara değil; yüksek bilinçli, kültürlü, eğitilmiş insanlara ihtiyacımız var” diyordu. Daha 1919’da Lenin ”kapitalistlerin her türlü direncini , yalnızca askersel ve siyasal olanı değil; en derin ve en güçlü olanı, idolojik direncini kırmak” zorundayız ”bundan dolayı da kendimizi bilimle donatmalıyız. İlk olarak öğrenmek, ikinci olarak öğrenmek, üçüncü olarak öğrenmek; sosyalist inşada halkın tümü tarafından denetlenen muhasebe ve denetlemeyi örgütlemek; emek üretkenliğini artırmak; ülke çapında eğitim seviyesini yükseltmek; cumartesi komünistlerini artırmak; elektrifikasyonu gerçeklestirmek vb.” Bütün bunları gerçekleştirmek için ”yani alışılmamış bir işte bir çok kez baştan başlamayı bilmek zorunda olduğumuzu kavramalıyız. İse başlandı, çıkmaz yola girildi; baştan başla, sorunu daha değişik ele al, kendini on kez değiştir; ama tuttuğunu kopar!”diyordu

Sosyalist sistemin yıkılmasıyla emperyalist haydutların ideologlarının ”Elveda proleterya!” korosuna katılan bütün sapma akımlara inat bolşevik örgutlenme ve Marksizm – Leninizm yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. Yeni Ekimler yaratmak için görev başına!

05-11-2017

Diğer Başlıklar

SEҪİMLER VE GERҪEKLER! HAMİT BALDEMİR

SEҪİMLER VE GERҪEKLER! Gerek ulusal mücadelede ve gerekse sosyal mücadelede devrimciler legaliteyi her zaman olanaklar …

30.YILINDA MADIMAK KATLİAMININ UNUTMADIK! XETA SOR

Yılında Madımak Katliamını Unutmadık! 2 Temmuz 1993, TC devletinin katliamlar serisine bir yenisinin eklendiği, kara …

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN-6- Remzi BİLGET

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN Bitmiyor Ölümlerimiz! Ağlamak nedir, gözyaşı ne ola? Ya da kuruması …

FIRSAT KARGALARI! Samet ERDOĞDU

FIRSAT KARGALARI 10 sene önce politik meteorolojide benim hava tahmini göstergem Öcalan idi. Ona bakarak …