Perşembe , 25 Nisan 2024
Home / anasayfa / TOPLUMSAL TUTUCULUKTAN KURTULMAK DEVRİMCİ OLMANIN OLMAZSA OLMAZIDIR! Hamit BALDEMİR

TOPLUMSAL TUTUCULUKTAN KURTULMAK DEVRİMCİ OLMANIN OLMAZSA OLMAZIDIR! Hamit BALDEMİR

Değişmeyen tek şey değişimdir.

Başka bir anlatımla değişmeyen tek şey harekettir. Yani herkes ve her şey bir değim içindedir. Hani derler ya bir akarsuda iki kez yıkanılmaz. Bir önceki anımızla, şu anımız ayni değildir. Bir sonraki anımız da şu an ki anımız değildir.  Yani biz değişiyoruz. Zaman değişimdir; harekettir. Ne var ki, bu değişim fiziki ve biyolojik olarak gözle görülmezse de ve elle tutulmazsa bile kendi akışı içinde kendini hissettirir. Bu doğa yasasıdır ve bu yasa bize rağmen vardır. Doğa yasaları gibi toplumsal yasalar da vardır. Ve bu yasalar da bize rağmen vardır. Biz bu yasalar içinde var oluruz. Bu yasaların üstünde değiliz. Biz bu yasaları değiştiremeyiz. Ama bu yasalara müdahale edebiliriz ve yönlendirebiliriz. Bu yasaların bilincinde olmayan hiç bir kimse toplumsal olguları bilimsel ele alıp değerlendirmez.  Bilimsel açıklamasını yapamaz. Bilimsel olarak yapamaz. Buna rağmen her konuda saatlerce konuşan, yorum yapan ve kitap yazan var. Bunları incelediğimizde söylediklerinin ne kadar bilimsellikten uzak olduğunu görüyoruz. Ne var ki, bu unsurların söyledikleri arasında serpilmiş doğrular da vardır. Bu unsurlar, farkında olmadan kimi toplumsal ve doğal yasal olguları dillendirirler. Bu halleri ile ekletikler. Düşünceleri yamalı bohça gibidirler. Her konuda da ahkam kesilirler. Ukalalık yaparlar ve tespitlerde bulunurlar. Laf cabazlıklarında üstlerine yoktur. Ha bunlar piyasayı ele geçirmiş durumdalar.

Bu durum bir çok yanılgıya yol açıyor. Söylediğinde seni anlamaz ve hatta ezberi bozulduğundan şaşırır.  Nasıl böyle düşünürsün edasıyla sana sitem ve kızgınlık dolu bakış fırlatır. Oysa, onu kendi çelişkileriyle buluşturuyorsun. Ne var ki insanlar eksiklik ve yetersizlikleriyle karşalamayı sevmez. Hatta bu tür eleştiri veya kendileriyle karşı karşıya gelmesini sağlayan bireye içten içe bir tepkiyle uzak durur veya surat yapar. Acı ama gerçek yaşamım boyunca eleştiriyi sempati ile karşılayana pek rastlamadım. Ama hoşlanmazsa bile kişi eleştiriyi olgunlukla karşılamalı ve üzerinde derin düşünmelidir. Eleştiri seni ruhen acıtırsa bile. Var olana eleştiri ile yaklaşmak ve sorgulamak bilimsel bir yöntemdir. Bunu içselleştirememiş hiç bir birey kendini geliştirmez ve topluma yararlı olamaz. Niyeti ne olursa olsun. Zaten bunları niyetten muaf tutuyoruz. Eleştir ve özeleştir geliştirici ve arındırıcı bilimsel bir metottur. Eleştiri hakaret değildir ve asla böyle bir muhteva taşımaz. Eleştiri geliştirici ve ön açıcıdır.

Tanrı kelamı eleştirinin üstündedir. Bu bir doğmadır ve bilimsel değildir. Tanrı kelamını da bu ortamın dışında tutuyorum. Ben bilimsel yaklaşımdan söz ediyorum. Bilimsel olan budur. Toplumsal yapımız pek çok etik ve geleneksel yapıdan dolayı doğma ve gelenekçidir. Tutucudur, yeniliğe hep direnir. Biçimde kabul etse bile içte derin rette sahiptir. Değişimi sevmezler. Gelişimden korkunç korkarlar. Çünkü tinsel dünyalarındaki  kaleler tahrip oluyor. Ve daha bir çok toplumsal kültürel kalıt bilimselliğe kapıları kapatıyor.

Toplumsal hiyareşinin her türlü ilişkisi bireyde kendini bilim karşıtı ve ilerleme karşıtı bir duruşa götür. Birey çoğu zaman bunun ayrımında bile olamıyor. Kendinden öyle emin ki, yeniye bazen pervasızca bazen sinsice karşı koyar. Bunu birey ve birey kurum ilişkilerinde çok iyi görüyoruz. Değişimler bu gerici prizmada çarpıklaşabiliyor. Ama bir değişim var. Bu engellenemez.

Mesela,  devrimci/yurtsever organizasyonlarda, bu ataerkil ve geri hiyarerşi kendini farklı yansıtır. Yani Allah elçisi, devlet başkanı, aşiret reisi ve baba otoritesi; devrimci ve yurtsever yapılanmada yerini lidere bırakır. Büyüğe karşı çıkılmaz, büyük dokunulmazdır. Burada, sadece konum veya biçim değişmiştir. Bu da lideri dokunulmaz ve eleştirmez yapar. Malesef pek çok lider bu durumdan hoşnut ve hatta eleştiride rahatsız olur. Oysa teorik olarak, tüm devrimci ve modern liderler eleştiri ve özeleştiryi savunur ve olması gereken bilimsel bir yöntem görür. Ha bu arada modern sözcüğünü burjuva anlamında kullandım. Burjuvazi devrimci değildir. O tarihsel süreç geçti. Bu nedenle devrimci olanla modern olanı bir tutmamakta bir bilimsellik vardır. Neyse, oysa; bilimsel yaklaşımda hiç bir birey ve kurum eleştirinin üstünde değildir. Elbette burada amacını aşan, bozguncu, yıkıcı ve anti bilimsel “eleştiri” gevezeliğinden sözetmiyorum. Yapıcı, ön açıcı ve geliştirici eleştiriden söz ediyorum.

Değişime her zaman toplum ve bireyler kuşkuyla yaklaşır. Yenin bilinmezliği tedirginlik yaratır. Bu bizim devrimci kesimde de ifade buluyor. Yapı ve kurumlar; bireyin eleştirisine sert tepki gösterir. Hele politik, teorik ve felsefi eleştirilere bazen düşmanca tavır alınabiliyor. Onlara göre üst eleştirilemez. Parti veya örgütler eleştirilemez. Parti yanlış yapmaz, birey yanlış yapar. Bu yanlışı lider asla yapmaz(!) Burada derin bir anti bilimsellik ve doğma vardır. Bu anlayışın pratiğinde bastırma ve sekterlik kendini üretir. Burada demokratik merkeziyetçilik merkeziyet adına sekteye uğratır. Oysa organizasyon insanlardan oluşur. Yani bireylerden oluşur. Pratiği bireyler gerçekleştirir.  Bireylerin politik uygulamaları sorunlu ise, bu organizasyonu bağlar. Bu durumda organizasyon da bireye özeleştiri verme olgunluğunda olmak zorundadır. Aksi taktirde işleyişte anti-demokratikliği kurumlaştırır.

Burada elbette saygı ve hoşgörü ile laubalık ve ukalalık birbirine karıştırılmamalıdır. Eleştir de yerinde ve uygun zamanda olmalıdır. Meşru ortam ve zeminde olmalıdır. Dedikodu ve yakınma eleştiri olmadığı gibi sekterlik ve yönetimsel batırmalar da demokratik değildir.

Her şeyden önce emeğe ve bilimsel eleştiriye saygı olmalıdır.

Burada, kendi çizgisini felsefi ve ideolojik bilince çıkarmamış unsurların çizgi adına çizgiye uymayan pratikleri bu tür olumsuzluklarda önemli rol oynar. Ata kültürü ve yaklaşımı ile yeni yaratılamaz. Eğer büyüklerin sözünden çıkılmasaydı hiç bir gelişme olmazdı. Örneğin peygamber büyüklerini dinleseydi peygamber olamazlardı. Devrimcilerde, kapitalizme, onun ahlakına ve kapitalizm öncesi anlayışla bağlı kalsalardı; devrimci olamazlardı. Bu değişimler için tarifi imkansız bedeller ödenmiş ve ödeniyor.

Kimisi diyor; bizim toplumsal yapımız bunu kaldırmıyor. Kimisi toplum bunu anlamaz diyor. Böyle gerici tutumunu politik olarak gösterip kabul edilir yapıyor. Bu devrimcilik olamaz. Biz toplumu değiştirmeyi misyon edinmişiz. Toplumun geriliklerini bahane ederek kendi geriliğimizi devrimci olan olarak göstermek gibi bir tutumumuz olamaz.

Bu toplum değişmez, toplumsal geleneklerimiz bunu kaldıramaz gibi söylemler; devrimci söylem olamaz. Toplumun değişmesi zordur. Devrimcilikte zordur. Devrimci ileriyi hedefleyen ve toplumu değiştirmeyi amaç edendir. Toplumun kuyruğuna takılan değildir. Elbette toplumu anlayarak ve ona saygı göstererek dönüşümünü sağlamak gibi bir misyon olmalıdır.

Burada şunu dillendirerek noktalamak istiyorum konuyu; devrimci teori olmadan devrimci pratik olmaz. Toplumu değiştirmek isteyenlerin felsefi ve ideolojik olarak netleşmeleri gerekiyor. Çizgisinin teorisini ve felsefesini bilmeyenler; çizgilerine hizmet edemezler. Evet herşey değişim ve gelişme içindedir. Dünyayı devrimciler değiştirir ve değiştirecek. Dünyanın bu gelişmesinde devrimcilerin emeği belirleyicidir. Değişimin öncü gücü devrimcilerdir. Biliyorum, dünyaya henüz cenneti indiremedik ama bu yolda yürümeyi devam edeceğiz. Tarih bize bunu emirediyor. Bunun için davanın büyüklüğünün bilinciyle davranmak bir insanlık görevidir. Bu büyük davanın gereklerine göre davranmalıyız. Eskinin gerilik ve zincirlerinden kopmadan devrimci olunmaz. Bunun bilincinde olmak zorundayız. Değişimden ve yenilikten korkmamalıyız. Eleştirinin erdemini bilince çıkarmalıyız. Özeleştiride içten ve samimi olmak bir devrimci duruştur. Özeleştiri vermeyi bir erdem ve yenilenme olduğunu bilince çıkarmalıyız. Bunun içinde doğa ve toplumsal yasaları bilince çıkarmak lazım. Devrimci çizgiden ısrar dünayı değiştirir.

03 Kasım 2022

Diğer Başlıklar

SEҪİMLER VE GERҪEKLER! HAMİT BALDEMİR

SEҪİMLER VE GERҪEKLER! Gerek ulusal mücadelede ve gerekse sosyal mücadelede devrimciler legaliteyi her zaman olanaklar …

30.YILINDA MADIMAK KATLİAMININ UNUTMADIK! XETA SOR

Yılında Madımak Katliamını Unutmadık! 2 Temmuz 1993, TC devletinin katliamlar serisine bir yenisinin eklendiği, kara …

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN-6- Remzi BİLGET

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN Bitmiyor Ölümlerimiz! Ağlamak nedir, gözyaşı ne ola? Ya da kuruması …

FIRSAT KARGALARI! Samet ERDOĞDU

FIRSAT KARGALARI 10 sene önce politik meteorolojide benim hava tahmini göstergem Öcalan idi. Ona bakarak …