Cumartesi , 20 Nisan 2024
Home / Güncel / Acil görev : Tasfiyeciliğin tasfiyesi Serdar YÜCE

Acil görev : Tasfiyeciliğin tasfiyesi Serdar YÜCE

Yakın zamanda artı – TV ve sosyal medyada bir haberi duyunca üzüldüm, içim acıdı ve rahatsız oldum; ama şaşırmadım.

Bu yazıyı da geçmiş devrimci yaşamıma, yoldaşlarıma, dostlarıma, sahip olduğum kültürel değerlere saygının gereği olarak kaleme alıyorum. Olayı duyunca şaşırmadım, çünkü malum şahısın siyasi kimlik ve kişiliğini genç yaşından bu yana yakın derecede gözlemleyip, bilip tanıyanlardanım. Neden şaşırmadığımı bir Ezop masalıyla sizlere özetlemek istiyorum. Hikâye şöyle:

Küçük bir çocuk okula gidiyor. Günlerden bir gün öğretmen okulda çocuklara ayrı ayrı ev ödevi verir. Öğretmen bizim masalın kahramanı olan küçük çocuğa der ki, ”Oğlum sen de git hayalle gerçek arasındaki farkı bul gel”. Çocuk düşünür düşünür bulamaz. Filozofların bile kolayca cevabını bulamayacağı bir sorudur bu. Çocuk dalgın dalgın evin yolunu tutar. Evde de çocuk dalgın ve düşüncelidir. Çocuğun bu halini gören baba, ”ne oldu oğlum, der, neden derin derin düşünüyorsun”. Çocuk durumu olduğu gibi babasına açıklar. Babası ”tamam oğlum, der, git annene sor bakayım falankes (Ahmet Ağa) sana şu kadar para verse onunla beraber olur musun?” (Sözü edilen para o zamanlar için çok büyük meblâğdır.) Çocuk gider annesine soruyu sorar. Annenin cevabı ”tabii ki oğlum, kim olmaz ki o kadar büyük paraya”. Çocuk gelip babasına der ki ”baba annem dedi ki beraber olurum”. Baba ”tamam oğlum, der, git ablana aynı soruyu sor”. Çocuk aynı şekilde gidip ablasına da soruyu sorar. Ablanın da cevabı aynı olur. Çocuk tekrar babasına döner ve der ki ”baba ablam da dedi ki o kadar çok paraya (Ahmet Ağa) ile beraber olurum”. Baba oğlunu yanına çağırır ve der ki, ”Bak oğlum, o kadar para bizde yok, bu bir hayal, ama bizim evde iki tane or.sp. var, bu da bir gerçektir”.

Bilge köylünün eşi ve kızının mevcut gerçekliğini bilip durum karşısında şaşırmaması gibi ben de ÖSP genel başkanın son geldiği nokta karşısında şaşırmadım. Şaşırmadım çünkü yakın zamanda basına yansıdığına göre ÖSP genel başkanı denilen şahıs, ÖSP‘nin kongre yapıp bu kongrede isim değişikliğine gideceğine duyurdu. ÖSP yerine KKP ismini alacaklarmış! Neden durup dururken bir parti kongre toplayıp isim değişikliğine gider? Ne oldu, ne bitti, kamuoyu ve siyasi çevreler bunu bilmek ister. Buna ilişkin bir açıklama yapılmıyor. Aslında malum şahıs şeffaf bir şekilde kamuoyu karşısına çıkıp bu duruma bir açıklama yapması gerekli. Genel bir halk deyimi vardır. Huylu huyundan vazgeçmez diye. Malum şahıs yılarca dini bir dergâh ve cemaat yönetir gibi siyasi bir örgüt yönetti. Eşitlik, Özgürlük, Devrim, Demokrasi, Sosyalizm, Şeffaflık gibi bütün devrimci ve ilerici kavramları kullanarak aslında örgüt üzerindeki tek adam saltanatını uzun bir zaman sürdürdü. Gerçek yüzü ayyuka çıkınca da yıllarca yaptığı gizli tasfiyeciliği açıktan ve doğrudan yapmaya başladı. Yıllarca kendisi mücadelenin konum ve koşullarına uyum sağlamak yerine, mücadeleyi kendi konum ve koşullarına göre düzenledi. Kendisine ağırlık sayılabilecek bütün insanları bir bir tasfiye etti. Yetkili organ kararları olmadan, keyfi olarak adam alıp, örgütten adam attı. Mevcut durum ve sorunlara karşı bilgilenmek isteyenlere yalan ve yanlış bilgiler aktararak, ağır ve olgun siyasi abi ayaklarına yattı. Takkiyyecilik ve adam kullanma konusunda malum şahısın üstüne kimse yoktur. Yıllarca Avrupa örgütüne farklı şeyler anlatıp, ülkedekilere farklı şeyler söyleyerek; liderlik saltanatının her nimetinden yararlanarak, adeta örgütü tek başına elinde oynattı. Bu durum fark edilip kendisine orda dur denildiğinde küsüp hizip ve tasfiyeciliğe yöneldi. Bu da yetmezmiş gibi, yaptığı son açıklama ile açık bir pravokatörlük girişimine başladı.

ÖSP neden isim değiştirip halen varlığını koruyan bir partinin ismini (KKP)’yi alıyor yâ da çalıyor. Hal ve vaziyet buyken başka isim yok mu, yıllarca ÖSP’yi kurmak için bir sürü yalan ve demogaji yaparak örgüt yapısında manipülasyon yaratıp tasfiyeciliği meşruluk olarak adlandırdın ama gelinen nokta gösteriyor ki sen sadece yıllarca kendini kandırdın. Bütün eş, dost, çevreler ve yoldaşlar senin ne olduğunu şimdi daha iyi görüp kavradı kavrıyor. Ayrıca geçmişten bu güne hareketin imkân ve kaynaklarını nerede kimlerle ve nasıl kullandın bunu da ayrıca şeffaf bir şekilde bilmek isteriz.

Hırsızlık yapmayan kişi şaibe altında kalmamamak için çıkar her şeyi olduğu gibi belgeleri ile ortaya kor. Ayrıca kendi öznel istek ve taleplerini kongrede iki defa oylatmana rağmen kabul ettiremiyence neden küsüp kongreyi terk ettin, ya da birilerine ettirdin. Ve neden hemen akabinde hizip ve tasfiyeciliğe yöneldin. Ne oldu koltuk elden gidince çok mu zoruna gitti? Bu ne kin, bu ne ihtiras; yıllarca yoldaş dediğin insanların arkasından iş çevirip yalan yanlış atıp tutuyorsun. Yaklaşık 30-35 yıl İstanbul gibi bir kentte bir gün bile çalışmadan ailenle birlikte nasıl yaşadın? Ekonomik olarak seni kim ve kimler finanse etti? Giydiğin donun parasını dahi arkasından konuşup iş çevirdiğin yoldaşların temin etmiştir. Sende zerre kadar medeni cesaret ve onur varsa devrimci kamoyunun hakemliğinde çıkar yıllarca yoldaşım dediğin insanlarla yüzleşirsin. Herkes görüp bilip tanır at izinin de it izinin de ne olduğunu.

Tuhaf olan şey ÖSP genel başkanı olan şahısla yıllar önce yasallık, meşru mücadele ve illegalite üzerine yaptığımız bir tartışmada sayın ÖSP başkanı arkadaş açık parti kurmak istemesinin nedeni olarak illegal partiye kimse gelmiyor diye açıklamıştı. Tipik popülist kariyerizm hastalığı. Sayın ÖSP başkanı 10 yıla yakındır legal mücadele veriyorsun. Kaç bin tane üye kazandırdın ÖSP‘ye ya da yıllardır senin harekete kazandırdığın bir tane insan var mı. Bunu bize gösterebilir misin? Duyduğuma göre isim değiştirmek için topladığın konferansta 16,5 (onaltı buçuk) kişi varmış; 10 yılda 16,5 kişi örgütlemişsin. Bu sayının 3/2’si zaten yıllardır sen, ben, bizim oğlan misali senin etrafındaki kimliksiz feodal köylü müritlerinden oluşmaktadır. Onların ne olduğunu sen de iyi tanırsın biz de iyi tanırız. Geriye kalan 3 -5 kişiye de ne sözler verdin, etrafında tutmak için bunu da bilmek isteriz zatıalinizden. Çünkü geçmişte Mehmet yoldaşa söz verdin diye, ki vefat ettiği için açık ismini yazıyorum (Mehmet AKYOL), açık parti faaliyetlerini başlatıp kafa kol ilişkisi kullanarak çeşitli platformlarda uyduruk kararlar aldırdın. Mehmet AKYOL‘la bizzat kendim yaptığım sohbette daha ortada fol yok yumurta yok iken Sayın AKYOL bana yaklaşık 13-14 yıl önce ”KKP’nin fesh edileceğini” söyledi. Ben de ”bunun oldukça zor olduğunu, KKP‘nin bir şahısın babasının özel mülkü olmadığını, gerekirse buna direnecek insanların var olduğunu” söyledim rahmetliye. Muhtemelen rahmetli seni de dinledi, benim gibileri de dinledikten sonra senin ona kulpe yaptığını fark etti ve beraber çıktığınız yolda seni yarı yolda bıraktı. Ama sen tasfiyecilik yolunda yürümeye devam ettin. Bunu ayak oyunları ve çevirdiğin dolaplarla başaramıyınca ÖSP kongresini toplayıp isim hırsızlığına soyundun. Bu davranışının nedeni siyasi bir hareketi kendi özel mülkün gibi görüyor oluşundan kaynaklı. Bütün devrimci çevreler KKP kim ve kimlere ait olduğunu iyi biliyor. KKP senin babanın özel mülkü değil, Kürdistan işçi sınıfının komünist öncü partisidir. KKP Kürdistan işçi, emekçi halklarının devrimci teminatı altındadır. Senin gibi oportünistlerin bu yükü kaldırmaya cesareti yetmez. Geçmişten bu güne çevirdiğin bütün dolaplar nasıl ayyuka çıktıysa bu gün açtığın siyasi bakkal dükkanı da iflas edecek. Zaten seni tanıyan ve bilenlerin gözünde siyasi kimlik ve kişiliği bitmiş birisin.

Sayın ÖSP genel başkanı yıllar önce sana yani doğrudan yüzüne ”sen reformist birisin” demiştim. Devrimci mücadelede bir adama sen reformistsin demek ne manaya gelir sen iyi bilirsin. O zaman pel pel yüzüme bakıp ‘partinin geleceği için belli şeyleri gözetmemiz gerekiyor’ demiştin. Ben bu kaçamaklı cevaba o zaman da inanmamıştım bu gün de inanmıyorum. Bu yaklaşım tıpkı geçtiğimiz günlerde R.T ERDOĞAN’ın ”ben gidersem Türkiye yıkılır” açıklamasına denk ve gülünç yaklaşım arz ediyor. Yani partinin geleceğini bir tek sen gözetiyorsun, senin dışındakiler bu işi bilmiyor ve de anlamıyorlar. Ben tam tersini düşünüyorum. Partinin devrimci bir çizgiye oturması önce senin rahatını kaçıracaktı. Kendi rahatın ve konforun elden gitmemesi için eften püften gerekçelerle kendini ve herkesi buna inandırmaya çalıştın; bu konuda bayağı uzun yıllar başarılı da oldun. Ta ki zurnanın zırt dediği yere kadar. Tüm bu süre zarfında ben kendi payıma sözlü ve yazılı, resmi ve gayri resmi bütün ortam ve platformlarda örgütsel yapıdaki yozlaşma ve çürümeye dair gücümün yettiği, dilimin döndüğü kadar var olan tehlikeyi yoldaşlara anlatmaya çalıştım. Bu konuda hem ülkede hem Avrupa’da verdiğim çabaya tanıklık yapacak yoldaşlar ve dostlar mevcuttur. Ama maalesef ben sözü olup hükmü olmayanların safındaydım. Derdimizi kimseye anlatamadık. Ta ki malum şahıs koltuğu kaybedip kişisel istem ve talepleri yerine gelmeyince gerçek yüzünü açığa çıkartana kadar. Yani uzun lafın kısası ”meşru mücadele” adı altında dayatılan legalleşme ve tasfiye hareketine başından sonuna kadar karşı durdum ve bu sürecin devrimci mücadelenin doğal dinamikleri üzerinde şekillenip büyümesi gerektiğine inandım. Bu gün de aynı fikirdeyim. MESOP ve ÖSP malum şahısın öznel istemiydi, örgütün ve onun mücadelesinin bir ürünü ve ihtiyacı değildi. Tabii malum şahıs örgüt yapısını kafa kol ilişkilerini kullanarak hareketi böylesi bir sürece manipüle etmeyi başardı. Tıpkı geçmişte kendi öznel istemleri doğrultusunda politika üretme adına ayağı yere basmayan projelerle hareketin enerjisini, imkan ve olanaklarını heba etmesi gibi. Kadın vakfı dedi kadın faaliyeti bitti, yurtsever- sosyalist gençlik dedi gençlik faaliyeti bitti, basın dedi basın faaliyeti bitti, açık mücadele dedi hareketi topyekün tasfiye etmeye kalkıştı. Malum şahısa yine yıllar önce ”sen Kürdistanın TKP’sini kurmak istiyorsun” demiştim, hiç sesini çıkartmadı o zaman bu belirlemem karşısında. Bu tezimde yanılmadığımı hayatın kendisi bu gün doğrulamış durumda. Malum şahısın bir zamanlar TKP genel başkanı Aydemir GÜLER’le sıkı fıkı olması boşuna değilmiş demek ki.

Yıllar önce ”Kürdistan sosyalistlerinin birliği” adı altında beş ayrı yapı bir araya gelip bir oluşum başlatmıştı. Bu arkadaşlar masum ve mütevazi niyetleri ile bizleri de bu birliğe ısrarla davet ettiler. Malum ÖSP başkanı o dönem yazılarında bu birlik için ”bunlar komünist değil, birlik alttan örülür üstten değil” gibi şeyler yazıp bu grupların samimi çabasını küçümsedi. Kendisi ise ”Kürdistan’da komünistlerin birliği” adına liberal solculardan, sosyal demokratlara, İslamcılardan, reformistlere varana kadar bilimum çevreleri ”üstten” bilfiil ziyaret edip görüşmeler yaptı. Aynı malum şahıs yazılarında ”PKK ulusalcı” diye kıyametler koparırken, PKK biraz sola kaydığında ise ”PKK ulusalcılığı bıraktı” diye eleştiriler getiren biridir. Aynı zamanda Barzaninin KDP’sini PKK’den üstün ve daha nitelikli bir ulusalcı yapı olarak değerlendirir. Felsefi, ideolojik ve tarihsel körlük diye buna derler. Tabii arkadaş yüksek perdeden siyaset yapınca olaylara ve süreçlere devrimci pencereden değil, bürokratik diplomasi penceresinden yaklaşıyor. Siyasi rantiyeciliğin farklı bir versiyonudur bu yaklaşım. Ayrıca malum şahısa bir sorum olacak: ÖSP ismi size neden dar geldi? Pratik politakada bu isim sizi engelliyor mu, ne zararını gördünüz de mal görmemiş mağribi gibi farklı illegal bir partinin ismini çalmaya kalkışıyorsunuz? Belli ki bu aceleciliğin altında bir şeyler yatıyor. Sayın ÖSP genel başkanı bir zamanlar içinde yüzdüğün yalan ve manüplasyon denizi bitti. Kara göründü, bundan sonraki bütün çabaların boş. Hiç kimse seni içine düştüğün uyanık tüccar mantığı bataklığından kurtaramayacak. ”Yetmez ama evet” senin ve senin gibi siyasi figürlerin sonunun bir başlangıcıdır. Devrimci mücadelede kimi tarihsel momentler vardır. Bu süreçlerde ideolojik, sosyal, kültürel çürüme ve yozlaşmayı temsil eden anlayışlar mücadelenin keskin acımasız yasaları tarafından süpürülüp burjuva sistemin çöplüğüne atılır. Yani senin ve müritlerinin geldiği son nokta, sadece örgüt içi tartışma ve kan uyuşmazlığının bir ürünü değil. Türkiye ve Kürdistan’da özgürlük ve sosyalizm mücadelesinin gelip dayandığı yeni bir evreninin başlangıcını da bizlere gösteriyor. Bu düzeyde örgütsel dökülüp saçılma salt şu an bizim içimizde bulunduğumuz durum değil, bir çok devrimci hareket farklı biçimde böyle süreçleri yaşıyor. Sınıflar arası mücadelenin şiddet dozu arttıkça bu gelişme devrimci harekette de bu düzeyde dökülüp saçılma yaratıyor. Yani ideolojik felsefi çürümenin örgütsel alana yansımasıdır var olan durum. Sizler de böylesi sürecin somut ürünüsünüz. Aynı paralelde kapitalist sistemin bekasını sağlayan koca Türk devleti de kendi içinde dökülüp saçılmaya başladı. Devletin militarist güçlerinin bir tarafı diğer tarafa darbe yapmaya kalktı. Yani bir devleti devlet yapan ordu ikiye bölünüp birbirine düştü. Bu durum uluslararası kapitalist sömürge sisteminin Türkiye arenasındaki bir sonucu olmakla beraber, aynı zamanda ülke içindeki sınıf mücadelesinin ne düzeyde keskinleştiğinin somut bir göstergesidir aslında. Kısacası sen ve senin gibiler bu keskin mücadelenin savurup sistemin siyasi çöplüğüne attığı kirli tortularsınız.

Sayın malum şahıs yıllarca açık parti, açık parti diye diye dilinden tüy bitti. Nihayet açık partini kurdun. On yıldan fazla da bu zemindesin. Hiç beğenmediğin Türkiye sol devrimci hareketi, Rojava devrimi için Rojava topraklarına gidip devrimci gerilla karargahları kurdu. Mücadele ettiler, ediyorlar. Devrimci enternasyonist şehitler verdiler. Peki siz ÖSP olarak ne yaptınız ? Neden sembolik te olsa bir kaç kişi ile bu devrime omuz verip katkı sunmadınız. Ama ne hikmetse Güney Kürdistan’daki referandum için, pılını pırtını toplayıp gözlemci olarak Güney Kürdistan‘a gittiniz. Gitmeniz iyidir, hoştur bir şey dediğimiz yok ama aynı hassasiyeti neden Rojava devrimi için göstermediniz. Cevap vermenize gerek yok, cevabı biz biliyoruz. Birinde devleti karşına alıp ağır bedeller ödemek var, diğerinde ise siyasi rantiyecilik. Belki KDP orda bağımsız bir devlet kurarsa nemalanmak için ordaydınız. Siz ve aynı meşrepte olduğunuz diğer Kürdi örgüt ve partiler de ordaydı. Senin ve diğer Kürdi partilerin Kürt ulusal özgürlük hareketine bakışları birbirinizin kötü kopyası şeklindedir.

Sonuç olarak dil ve üslup konusunda belki biraz ağır ve kırıcı olmuş olabilirim; bundan dolayı dostlarımdan ve yoldaşlarımdan özür dilerim. Fransızların bir atasözü vardır. Derler ki ”bizde kediye kedi derler” yani bir şey neyse odur. Eğip bükmeden söylenmesi gereken ne varsa bu gün söylenmeli diye düşünüyorum. Feodal köylü mantığı ile kafa kol ilişkisi kullanarak modern devrimci siyasal bir parti yönetilemez. Bu işler böyle olmaz. Bunu iyi bildiğin için yaptığın açıklamada iyi ve kötü hiçbir eleştiriye cevap vermeyeceğinizi söylüyorsunuz. Söylecek sözünüz olsa zaten söylersiniz, sözün olmadığı için susuyorsun. Ama arkadan konuşup dolap çevirmeyi ise devrimci siyaset olarak çevrendeki üç beş kişiye yutturuyorsun. Ama o süreç te bir yere kadar sürecek. Devrimci değerler üzerinde nemalanma bittiği anda etrafındaki o üç beş feodal köylü de kalmayacak. Tıpkı diğer reformist, revizyonist Kürdistani hareketler gibi sistemin eteklerine yapışıp ordan gelecek kırıntı umutlarıyla beslenip dostlar pazarda görsün misali kendi kendinizi avutacaksınız.

Sonuç olarak bugün Kürdistanda özgürlük ve sosyalizm mücadelesine gönül vermiş herkes, geçmişten bu güne bedel ödeyip emek vermiş bütün yoldaşlar, dostlar bu hizip ve tasfiyecilik girişimine karşı mücadele edip komünist inanç ve devrimci duruşu sergilemesi gerekiyor. Tasfiyeciliğin tasfiyesi ve teşhiri için mücadele edip direnmeliyiz. Önümüzdeki acil ve ertelenmez görev budur.

Diğer Başlıklar

SEҪİMLER VE GERҪEKLER! HAMİT BALDEMİR

SEҪİMLER VE GERҪEKLER! Gerek ulusal mücadelede ve gerekse sosyal mücadelede devrimciler legaliteyi her zaman olanaklar …

30.YILINDA MADIMAK KATLİAMININ UNUTMADIK! XETA SOR

Yılında Madımak Katliamını Unutmadık! 2 Temmuz 1993, TC devletinin katliamlar serisine bir yenisinin eklendiği, kara …

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN-6- Remzi BİLGET

NUH GELSİN DE TUFAN GÖRSÜN Bitmiyor Ölümlerimiz! Ağlamak nedir, gözyaşı ne ola? Ya da kuruması …

FIRSAT KARGALARI! Samet ERDOĞDU

FIRSAT KARGALARI 10 sene önce politik meteorolojide benim hava tahmini göstergem Öcalan idi. Ona bakarak …